MİTOLOJİK KYDNOS IRMAĞINDAN TÜRKİYE’DE İLK ELEKTRİK SANTRALININ KURULDUĞU BUGÜNKÜ BERDAN NEHRİ VEYA TARSUS ÇAYINA
17.11.2021Mitolojide Kydnos, Kilikya’da bugünkü Tarsus Çayı olarak adlandırılan ırmağın tanrısıdır. Anne tarafından Iapetos’un torunu sayılır. Kydnos’un Parthenios adlı bir oğlu vardır. Parthenios, Kydnos Irmağı’nın denize döküldüğü yerde bir şehir kurup ona Parthenia adını verir. Bu şehir bugünkü Tarsus’tur. Roma Kralı Marcus Antonius’a ait bir madalyada bu ırmak, sağ elinde bir kamış bulunan, yere uzanmış güzel bir delikanlı şeklinde gösterilir. Sol dirseğini dayadığı kayadan nehir fışkırmaktadır. Her ne kadar Kydnos Nehri Tarsus’ta yeni bir yaşam oluşturmuşsa da, aynı zamanda korkunç sel taşkınlarıyla çevresindeki yerleşik düzene ve kente büyük zararlar vermiştir. Antik çağ insanı bu yıkımı bir cezalandırma olarak algılamış ve selin getirdiği çaresizlik, Tarsus’un ortasından geçen nehri Tarsusluların bir tanrı olarak yorumlamasına, ve ona tapınmasına yol açmıştır. Bu nedenle mitolojik çağda nehir tanrısının adı KYDNOS olarak anılmıştır. Tarsus’ta antik çağlarda nehir tanrısı Kydnos adına sikkeler basıldığı gibi tapınaklar da yapıldığı düşünülmektedir.
Antik çağ yazarlarından Ksenophon İ.Ö. 401 yılında yazdığı ANABASİS isimi eserinde; “Tarsus Kilikya’nın büyük ve zengin bir şehridir. Kilikya Kralı Syennesis’in sarayı buradadır. Şehrin ortasından iki plathron genişliğinde (yaklaşık 60 m.) bir ırmak akar.” diye bahseder.
Antik çağ yazarlarından Amasyalı Strabon (İ.Ö.64–63-İ.S.23’ten sonra) ise “Geographica” isimli kitabının Tarsus’la ilgili kısmında Kyndos Irmağı ile ilgili şunları yazar; “Ankhiale’den sonra Rhegma’ya yakın olan Kydnos’un döküldüğü yere gelinir. Burası içinde eski silah depoları bulunan göl şeklinde bir yerdir. Ve bunun içine kaynakları Tarsos’un yukarısındaki Tauros kentinde bulunan, Tarsos’un ortasından akan Kydnos Nehri dökülür. Göl aynı zamanda Tarsos’un donanma üssüdür. Kent Kydnos Nehri tarafından ortasından ikiye bölünmüştür. Nehir gençler gymnasionunu (spor alanı) yalayarak akar. Nehrin kaynağı çok uzakta değildir. Suları dar ve derin bir dereden geçer. Hem hızlı akar, hem de soğuktur. Bu nedenle eğer sularına girilirse damar şişmesinden, sinirlerin gerilmesinden sıkıntı çeken insanlara yararlıdır.”
Strabon devam ederek Tarsus Çayının Gözlükule’yi dolaşarak ilk önce Rhegma denilen göle döküldüğünü, bu gölün denizle bağlantısı olduğundan burasının Tarsus’a ait bir liman olduğunu söyler. Strabon’un söylediklerini doğrulayan Texier, gölün kenarındaki küçük Rhegma şehrinin Tarsus’a bir kilometreden daha az uzaklıkta olduğunu, burada ticari depolar, rıhtım, gemi yapım tezgâhları ve kıyı tesisleri bulunduğunu yazar. Rhegma Gölüne dökülen Tarsus Çayı ve Rhegma Gölü Piri Reis’in haritasında gösterilmektedir. Piri Reis ‘in yaşadığı yüzyılda da gemiler denizden bu göle, buradan da Tarsus Çayına ulaşabilmekteydi. Mısır Kraliçesi Kleopatra İ.Ö.4l yılında muhteşem bir saltanat kayığıyla Rhegma gölünden geçip, Tarsus Çayının içlerine doğru yelken açıp ilerleyerek Marcus Antonius’la buluşur.
Kyndos Nehri tüm çağlar boyunca Tarsus ve çevresinin yaşam kaynağı olmuştur. Nehrin denize döküldüğü yere 5 km. uzaklıkta bulunan Gözlükule Höyüğünde Neolitik Çağ insanının yaşam izlerine rastlanmıştır. Nehri ve denizi yukarından gören bu höyük binlerce yıl Tarsus’ta yaşayan insanın vazgeçemeyeceği bir yerleşim alanı olmuştur. Bu durum bir süre sonra Tarsus’u Kilikya Krallığının başkenti yapmıştır. Antik Çağlarda, özellikle Helenistik ve Roma döneminde Kydnos Nehri’nin kıyılarında muhteşem yapıların bulunduğu tahmin edilmektedir. Strabon’un bahsettiği gibi nehrin suyu sağlık ve sıhhat konusunda önemli bir etkendir. Şifa bulmak amacıyla nehir kıyılarında birçok yerleşim alanının yapıldığı sanılmaktadır.
Durgun ve dingin aktığı zaman Tarsus’u bir cennete çeviren Kydnos Nehri, taştığı zaman Tarsus’u cehenneme çevirip, her tarafı yıkıp önüne katıp sürükler. Tarsus’ta Kydnos’un taşmalarına karşılık dönem dönem bu sel taşkınlarına karşı imar planları yapılmıştır. İ.Ö. 44-31 tarihleri arasında Marcus Antonius zamanında su taşkınlarına karşı önlem amaçlı sel ve yağmur sularını tahliye den büyük kanallar yapılmıştır.
Prokopius’a göre, Jüstinyen zamanında (İ.S.527–565)Tarsus Çayı Toros dağlarındaki karların birden erimesiyle sel meydana gelir, kentte çok büyük zararlar yapar, köprüler yıkılır, birçok semt çöker ve can kaybı olur. Tüm kent sular altında kalır. Kentte yaşam uzun süre felç olur. İmparator Justiniaus Tarsus’un yeniden inşa edilmesini ister. Kydnos Nehrinin yatağını kentin doğu tarafına doğru alarak kentin dışına çıkarır. Kent içinden geçen eski yatağa çok az miktarda su vererek kentin su ihtiyacını karşılamaya çalışır. Kentin dışına alınan yeni nehir yatağı ise Romalılar zamanında mezarlık alanı olarak kullanılan ve üzerinde yüzlerce kaya mezarı bulunan konglomera terasın üzerinden akarak bugünkü Tarsus Şelalesini oluşturur.
Kydnos Nehri’nin yatağının değişmesiyle, kent içinde yaşam şekli de değişmiştir. Nehir suyuna bağlı olarak yapılan taşımacılık yapılamaz olur. Kydnos Nehri’nin suları ile beslenen ve antik çağlarda içi liman olarak kullanılan Rhegma kıyısındaki Aulai liman kasabası işlevini zaman içerisinde yitirir. Antik dönemde Kydnos’un getirdiği alüvyonlar sürekli temizlenmiş ve gölün dolması engellenmiştir. Ancak Osmanlı döneminin sıkıntılı zamanlarında alüvyon temizliği yapılmamıştır. Kydnos’un Rhegma’ya döküldüğü yerde, alüvyonlar yüzünden sığlaşan gölde gemiler limana yanaşamaz olur ve Tarsus giderek denizden uzaklaşır.
Berdan Irmağının yatağının ikinci kez değiştirilmesi Osmanlılar zamanında Mısır Valisi Kavalalı Mehmet Ali Paşa’nın oğlu İbrahim Paşa’nın Toroslarda bulunan sedir, ladin, katran ağaçlarından gemi yapmak isteğidir. Bu isteği yerine getirmek için Berdan Nehri’nin doğrudan denize dökülmesi gerekir. Ancak Berdan Nehri Rhegma’ya döküldüğünden nehrin Rhegma’ya döküldüğü yer alüvyonlarla dolar, ve göl adeta ikiye bölünür. Göldeki limanda zamanla işlevini yitirmiştir. Nehrin yatağının değiştirilerek denize akması sağlanmalı ve Berdan Nehri’nin denize döküldüğü yere liman ve tersaneler yapılmalıdır. Ancak böylece Toroslardaki kerestelerin nehir kanalıyla sahile indirilip Mısır’a gitmesi sağlanabilirdi. Bu amaçla İbrahim Paşa, 1834 yılı civarında nehrin yatağını Akdeniz’e bağlayarak yeniden değiştirir.
Kydnos’un yatağının değişmesiyle kentin su ihtiyacı belirli yerlere açılan su arkları ile giderilmeye çalışılmıştır. Antik çağda sel felaketi ile kentin yok olması ile karşılaşan Tarsus, 19. yüzyıl içerisinde, 1825, 1865 ve 1895 yıllarında, Berdan Nehri’nin kirli kullanılmasından dolayı, Tarsus ve çevresinde üç kez kolera salgın olmuş; bu salgınlardan binlerce Tarsuslu hayatını kaybetmiştir.
Berdan adının kökeni ve anlamı konusunda iki olasılık vardır; Luvi dilinden ya da onun İ.Ö. 1. binyıldaki yerel ardılı Kilikia dilinden gelmiştir. Aslı “Pınarsal” anlamında olan Berdan’dır. İ.S. 8. ve 9. yüzyıllarda Arap kaynaklarında Abbasiler döneminde Tarsus’u fetheden Araplar Toroslardan gelen Kydnos'un suyunun çok soğuk olması nedeniyle bu akarsuya Suriye’deki EL BARADAN Suyu’ndan dolayı çok benzediğinden, Arapça’da soğuksu anlamına gelen “El Baradan” demişler ve zamanla bu isim Berdan halini almıştır. Günümüzde nehrin ismi daha çok Berdan veya Tarsus Çayı olarak kullanılmaktadır. 142 km. uzunluğundaki Tarsus Çayının kaynakları Bolkar Dağlarındadır. Tarsus Çayı iki kolun birleşmesiyle oluşur. Tarsus yakınlarındaki şelaleden düştükten sonra ovaya, oradan kentin doğusundan bir kavis çizerek denize ulaşır.
Tarsus Çayı veya Berdan Nehri’nin en önemli özelliği ülkemizde elektrik üretmek için ilk hidroelektrik santraline ev sahipliği yapmasıdır. Kentteki aydınlatma ve içme suyu sıkıntısından dolayı bir hidroelektrik santrali yapılması 1906 yılında düşünülmüş ve 1910 yılında tamamlanmıştır. Santral, kent merkezinin yaklaşık iki kilometre kuzeyinde Berdan nehrinin yanına inşa edilmiştir. Ülkemizde sokakların ve evlerin elektrik ile aydınlatılması ilk kez Tarsus’ta ve Tarsus Çayı sayesinde olmuştur.
Günümüzde Tarsus Çayı veya Berdan Nehri olarak geçen antik Kydnos Nehri, Çamlıyayla bölgesi Toros Dağları'ndan doğup yine Çamlıyayla Cehennem deresi ve Kadıncık ırmağı olarak Tarsus’un içinden geçtikten sonra Akdeniz’e dökülen bir akarsudur. 20. yüzyılın sonlarında Akdeniz’e ulaşmaya çalışan Tarsus Çayı, üzerine yapılan Kadıncık , Kadıncık 2 hidroelektrik santralleri ve Berdan barajları ile kontrol altına alınarak sel felaketleri önlenmiştir. Tüm bunlara rağmen Tarsus, 1968 yılında yine bir sel felaketi yaşamıştır.
Dünyanın en çok su taşıyan ama en kısa nehirlerinden de birisidir. Günümüzde bir zamanlar taşıdığı tanrı adı unutturularak güçsüzleşmiştir ve çevresindeki sanayi atıklarından dolayı artık neredeyse ölü bir ırmak haline dönüştürülmüşken son yıllarda çevre örgütlerinin desteğiyle yeniden hayata döndürülmeye çalışılmaktadır. Berdan Baraj gölü, Tarsus’un kuzeyinde bulunan ovadaki bahçeleri, tarım arazilerini sulayarak tarımda kullanılır, Tarsus ve Mersin’in içme suyunu karşılar, yazın sıcak aylarda ise bölge halkı tarafından mesire alanı olarak kullanılır.
KAYNAKLAR
1- Hikmet Öz. Bilinmeyen Tarsus. Tarsus Belediyesi Kent Yayınları. 2. Baskı. Tarsus.2020
2-Tarsus Şelalesi ve Roma Mezarları | Tarsus @yoldaolmak https://yoldaolmak.com › tarsus-selalesi
3-Tarsus Şelalesi Tarihi. Tarsus Şelalesi Tarihi. tarsuslife.blogspot.com
4-Şahin Özkan. Tarsus Çayı-Kydnos-Berdan Suyu – Justinianus (Baç) Köprüsü-
https://www.yumuktepe.com/tarsus-cayi-kydnos-berdan-suyu-justinianus-bac-koprusu/
5-Ali İhsan Ökten. https://www.altinrota.org/yazilar/bizans imparatoru justinianus’tan günümüze, yapaylıktan doğallığa tarsus şelalesi - Tarih | Altınrota (altinrota.org)
6- https://tr.wikipedia.org › wiki › Türkiye'de_Elektriğin_Tarihi
7- Uğur Pişmanlık. Türkiye’de İlk Elektrik Tarsus ve Barajları. Aratos Yayınları, Tarsus,
8- Azra Erhat. Mitoloji Sözlüğü. Remzi Kitabevi Yayınları. 1993
9-Strabon. Geographica. Arkeoloji ve Sanat Yayınları. 1993
Yorum yap