HELSİNKİ VE SONBAHAR
08.11.2019Adana’nın 380 sıcağından kongre için geldiğim Helsinki’nin 60’lik sıcağı ruhuma iyi gelmişti. Adana’da aylardan Ekim olmasına rağmen havalar Ağustos sıcağını aratmıyordu. Bende birçok insan gibi sonbaharı hiç hissetmiyordum. Sonbahar; bir başka deyişle hazan yani hüzün mevsimi. Kısalan günler, sararan yapraklar, yağan yağmurlar ve esen serin rüzgarlar… Bizi ancak kendimize getirebilirdi. Ama Adana’da ne ilkbaharı nede sonbaharı tam anlamıyla hissedebiliyordum. Birden sıcaklaşan hava bizi yaz ayına götürürken, kısmen yaşadığımız sonbahar bizi birden yağışlı ve soğuk havalara götürüyordu. Oysa ki bizler de mevsim geçişlerini doyasıya yaşamak istiyorduk. Bu olanağı Helsinki’de buldum. Otel ile kongre merkezi arasındaki mesafeyi yürüyerek gidip gelmek veya şehri yürüyerek gezmek adeta bir renk cümbüşü içinde yürüyormuşum izlenimi veriyordu. Kaldırımlar kızarmış-sararmış yapraklarla dolu idi.
Her mevsimin kendine ait ayrı bir rengi, her mevsimin kendine ait bir duygusu vardır. Doğa bize her mevsimde farklı renkler ile farklı yüzünü gösterir. Adeta şov yapar. Aynı zamanda her insanın da kendini ait hissettiği bir mevsim söz konusudur. İnsanların büyük çoğunluğu nedense sonbaharı sever. Aslında insanlara sonbaharı sevdiren hüznüdür. Aynı Cemal Süreya’nın “Eylül’dü” başlıklı şiiri gibi…
Eylül’dü.
Dalından kopan yaprakların
Sararan yanlarına yazdım adını
Sahte bir gülüşten ibarettin oysa.
Ve hiç bilmedin ellerimin soğuğunu.
Eylül’dü.
Di’li geçmiş bir zamandı yaşadığımız
Adımlarımızın kısalığı bundandı
Bundandı gözlerimin durgunluğu.
Sarı sıcak cümlelerde sözün kadar yalan,
Ellerin kadar ıssız,
Sen kadar zamansız molalar veriyordum
Ve çocuksu bir bencillikti hüznümüz.
Eylül’dü.
İzlerini çizdiği zaman ansızın gidişin,
Şimdi yoktu bi anlamı suskunluğun.
Çırılçıplak kalakaldım sessizliğinin orta yerinde.
Sonra sesime yankı vermeyen uçurumlar kıyısında yürüdüm bir zaman
En çok sesini aradım.
Gözlerinse asılı bıraktığın yerdeydiler hâlâ.
Gözlerini sildi zaman..
Dedim ya… Eylül’dü.
Savruluşu bundandı kimsesizliğimizin
Sonbaharın simgesi açan çiçekler değil, dökülen yapraklardır. Kimi kızarmış, kimi sararmış, kimi de yeşil kalmış, ama her yeri büyüleyici renkleriyle donatmış olan yapraklar. Üzerlerinden iki mevsim geçmiştir her birinin, kimi şanslıdır, güneşe dönmüş, onun sıcağıyla kavrulmuştur. Kimi kenarda köşede kalmış, hayatın telaşını yaşamak istememiş gibidir. Kendince sakin sakin büyümüş, yeteri kadar sararınca da düşmüştür yere. Sonbaharın ağacına veda etmiş yapraklarının bu hüznü, tüm sokakları bir festival alanına dönüştürür. Biz yürüdükçe sessizliği bozan çatırtıları o hüznün arasında huzur verir sanki. Şair Hasan Hüseyin Korkmazgil’in “Akarsuya Bırakılan Mektup” şiirinde dediği gibi işte bu yüzden güzeldir sonbahar ve şair gitmesini hiç istemez.
Gitme, sonbahar oluyorum, sonrası hiç
Ağaçlar bükmesinler n’olursun boyunlarını
Neden akşam oluyorum tren kalkınca
Kırlangıçlar birdenbire çekip gidince
Mendiller sallanınca neden tıkanıyorum
Öyle çok acımasız ki öyle birdenbire ki
Az önceki çiçekler nasıl da diken diken
Gitme, sonbahar oluyorum, sonrası hiç
O sularda çimdik, bitti; köprüleri geçtik, bitti
O elmanın tadı orda, o kuş çoktan öttü, bitti
Artık çocuk değiliz, susarak da bir şeyler diyebiliriz
Günler devlet alacağı, yıllar bir kadehçik buzlu rakı
Oyunlar oyuncaksı, oyuncaklar eski şarkı
Kavaklara oklu yürek çizip duran o çakı
Nerde şimdi, nerde şimdi, nerde o kan sarhoşluğu
Gitme, sonbahar oluyorum, sonrası hiç…
Yakında sonbahar bitecek. Ağaçlar yapraklarını tamamen dökecek. Siz de bu mevsimi son ayına girerken bu tadı yaşamayı unutmayın. Yere dökülen yaprakları bir kez daha inceleyin, onların söylediklerini dinleyin. Her birinin öyküsü bir diğerinden farklı olan bu yapraklarla bu mevsimin tadını bir kez daha çıkaracak, sonbaharı daha iyi anlayacaksınız. Bence bestesi ve güftesi Yıldırım Gürses’e ait olan “Sonbahar Rüzgârları” isimli şarkıyı dinlemenin tam zamanı.
Düşen bir yaprak görürsen
Beni hatırla demiştin
Biliyorsun seni ben
Sonbaharda sevmiştim
Her sonbahar gelişinde
Sarı sarı yapraklarla
Kuru dallar arasında
Sen gelirsin aklıma
Rüzgarla düşen yapraklar
Daima senin hayalin
Yine bir sonbaharda
Geleceksin sen bana
Her sonbahar gelişinde
Sarı sarı yapraklarla
Kuru dallar arasında
Sen gelirsin aklıma
Helsinki’den döndüğümde Adana’nın sıcakları hala bitmemişti. Bende Helsinki’de çektiği fotoğraflar eşliğinde dergiye bu yazıyı yazdım.
Yorum yap