TERKEDİLMİŞ KARTAL YUVASI: LÜBBEY
06.02.2022Ailecek İzmir Ödemiş’liyiz. Gerçi ben İzmir’de doğdum büyüdüm ama bütün yaz tatillerim Ödemiş’te anneanne ve dedemin yanında geçti. Lakin o gün sosyal medyada paylaşılan bir videoya kadar haberim yoktu Lübbey’den. Lübbey’le ilgili uluslararası ödül almış bir videoydu izlediğim. Artık Lübbey’i görmek farz olmuştu. Bir sonbahar günü EFSA fotoğraf derneğinin organizasyonunda gittim Lübbey’e. Döne döne tırmandık yolu ve yolun sağında vadinin içine bir yarım ada gibi uzanmış, üzeri terkedilmiş taş evlerle dolu Lübbey’de yol kenarında indik aracımızdan.
Yol kenarındaki taş eve sırtını vermiş, ılık sonbahar güneşinde güneşlenip sohbet eden iki köylü teyzem karşıladı bizi. Onları selamlayıp hal hatır sorduktan sonra yıkık taş evlerin arasında bir eşeğin geçebileceği genişlikteki sokaklara vurduk kendimizi. Her yanımız terk edilmişliğin hüznüyle dolu.
İzmir'in Ödemiş ilçesinde göçler nedeniyle nüfusu 5'e düşen ve "hayalet köy" olarak anılan Lübbey köyü, özgün mimari özelliklere sahip yapıları ve eşsiz doğasıyla karşılıyor bizi. Köyü cinler bastı ve terk edildi diye çekilen bir Youtube videosu yüzünden ortada dolaşan bir bilgi kirliliği var. İşin doğrusu ise şöyle; ilk göç 1980’lerde başlamış. Köylünün burayı terk etme gerekçesi elektriğin yaylaya önce gelmesi ve buranın engebeli bir arazi üzerine kurulmuş olmasıymış. Hal böyle olunca köylüler birer birer yaylaya ve merkeze taşınmış.
Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından kentsel SİT alanı ilan edilen ve 44 sivil mimari örneği ile 4 anıtsal yapı bulunan Lübbey'in yürütülecek çalışmalarla cazibe merkezi olması hedefleniyor.
LÜBBEY Köyü Ödemiş ilçesine yaklaşık 18 km mesafede. Ödemiş'ten çıktıktan sonra Yeniköy yolunu izleyerek Bebekler, Derebebekler ve Üzümlü köylerini geçtikten sonra yaklaşık 13 km sonra doğanın ortasında çok ilginç taş evler bizi karşılıyor. Bozdağ’ın sırtlarında derin bir vadi içinde kartal yuvası gibi bir tepenin üzerine kurulmuş Lübbey, evlerin dış yüzlerinde fazla kapı pencere olmaması nedeniyle bir ortaçağ kalesi gibi karşımızda duruyor. Tam da şair Plinius'un " The People in Middle of Tmolus" kitabında söz ettiği Mezotimolitai'nin olduğu yerde.
Evler ana kaya üzerine taş, kerpiç ve çamur sıva ile yapılmış.
Kuruluşunun Bizans yıllarına dek uzandığı söyleniyor. 1976 yılında, Profesör Clive Foss bu bölgeye geldi ve Lübbey çevresinde uzun süren araştırma yaptı, Bizans sikke ve mezar taşları buldu. Bunları "Explorationsin Mount Thmolus" kitabında yayınladı. Köy, Hipaipa'dan geçen Sart'tan Ayasuluk'a ( Bugünkü Selçuk ilçesi ) uzanan İpek Yolu’nun iki kolundan birinin üzerinde bulunuyor. Konumu itibariyle doğal bir kale görünümündeki köy, bu yolu kontrol altında tutuyor.
Osmanlılardan önce Aydınoğulları Beyliğinin kontrolündeki köy, Beyliğin doğu kapısı görevini görüyor. Osmanlı Devleti kurulduktan sonra yaklaşık yüz yıl İzmir'den Muğla'ya kadar bir alanı ve Ege Denizini kontrol eden bu beyliği alamıyor. 1360 yıllarında Aydınoğlu Mehmet Beyin ölümünden sonra oğulları arasına nifak sokarak Aydınoğlu Beyliğini topraklarına katıyor.
Osmanlı egemenliği süresince köy zeybek yatağı görünümünde. Zeybeklerin konuşlandığı, savunma ve geri çekilme için kullandıkları bir üs niteliğinde olması nedeniyle Osmanlı bu bölgeye pek giremiyor.
Köydeki kare plandaki caminin minaresiz olmasına ve cami duvarlarındaki motif ve resimlerden anlaşıldığı kadarıyla Osmanlının işgalinden önce Alevilik ve Bektaşiliğin egemen olduğu Anadolu Müslümanlığı izleri görülüyor. Hilafetin Yavuz Sultan Selimle birlikte Osmanlıya geçmesinden sonra Sünni Müslümanlık zaman içinde Anadolu Müslümanlığını asimile ediyor. Osmanlı için önemli merkezlerden olan ve Fatihin hocalarından İmam BİRGİVİ'nin Aydınoğulları Beyliğinin başkenti BİRGİ'ye yerleşmesi ile Anadolu Müslümanlığı tarihe karışıyor. Ama günümüzde bile Anadolu Müslümanlığının izlerini köy camisinde görmek mümkün.
1980'lerden sonra köyden hızlı bir göç başlıyor. Kimi daha önce yayla olarak kullandıkları Çamyayla'ya göçerken bir kısmı diğer şehirlere göç ediyor. Köyde halen 10 - 15 kişilik bir yaşlı gurubu yaşıyor. Ödemişli dostlarımız bizim için köy kahvesini açtırmışlar, haftada bir gün Cuma namazı için açılan camii de bizim ziyaretimiz için açılıyor.
Sıcakkanlı köy insanlarıyla sohbet edip çaylarını içiyoruz. Bol bol fotoğraf çekip vedalaşarak Birgi'ye doğru yola çıkıyoruz.
Yazı ve Fotoğraflar:
Mehmet Cengiz TÜMER
Yorum yap