FADO'NUN BAŞKENTİ: LİZBON BÖLÜM 1
24.07.2021FADO'NUN BAŞKENTİ: LİZBON
BÖLÜM 1
On yıl önce ERA EDTA Kongresi için gittiğim ve benim ilk yurt dışı deneyimim olması nedeniyle benim için önemli Lizbon için tekrar yollardayız.
Belki ilk kez yurtdışına çıkmanın verdiği heyecan belki Lizbon aşığı rehberimiz İlgihan'ın bize Lizbon'u sevdirme çabası nedeniyle Lizbon'un benim için ayrı bir önemi vardı. Bu on yıl içinde eşim Aydan'ı Lizbon’a götürmek benim için hep bir hedef oldu. Lakin 1700,00 TL'den aşağı düşmeyen uçak bileti fiyatları nedeniyle hep ertelemek zorunda kaldım.
Eylül ayında THY 99 €'ya kampanyalı Avrupa uçuşları başlatınca hemen THY sitesine girdim ve Lizbon'un da ismini kampanya dâhilinde görünce dünyalar benim oldu.
Hemen ekibi oluşturduk. Ben rehberlik yapacağım sevgili dostum Hakan Kılavuz’da tercümanlık yapacak. Saat 20.00 de üç aile telekonferans sistemi açık internetin başına geçtik maceralı bir süreçten sonra saat 23.00'de kampanyalı sekiz bileti 03 - 06 Şubat 2013 için almayı başardık. Daha önceki deneyimlerimden ve Lizbon'u bilmem hasebiyle Hostelworld'den Lizbon'un merkezinde Baxia'da hostelimizi de ayarladım. ( Travellers house )
Uçuşumuz Atatürk Hava Limanından olacağı için biz bir gün önceden İstanbul'a oğlumuz Canburak'ın yanına gittik. Böylece hem onu görmüş olduk hem de ona götüreceğimiz ıvır zıvırı aracımızla götürmüş olduk. Canburak ertesi gün sabah bizi havalimanına bıraktı, bizde ekibin diğer yarısı ile dış hatlarda buluştuk. Yaklaşık 4,5 saatlik keyifli bir uçuştan sonra Lizbon'a indik.
On yıl sonra bendeki ilk izlenim hava alanının modernize edilmiş olmasıydı. Eski havaalanı terminaline yeni terminal binası eklenmiş. Yer döşemelerinden eski ve yeni binaya geçişi fark edebiliyorsunuz. Güler yüzlü pasaport polisi ile neşeli bir sohbetten sonra Lizbon'a giriş yaptık.
Hostelimize metro ile ulaşacaktık. Önce havalimanından kırmızı hatta binip bunun son durağı San Sebastio'da inip mavi hatta geçip Baxia-Chiao'da inecektik. Metro bileti için bilet makinelerini anlamaya çalışırken unların bilet makinesi değil dolum makinesi olduğunu keşfettik, bu kez kart bulma arayışındayken metrodan çıkış yapan muhtemelen Lizbon gezisini bitiren bir gurup bize kartlarını teklif etti ve tesadüftür ki yedi kişiye yedi günlük kart denk geldi.
Hostelimiz kentin "historical center" denilen bölgesinde Rua Augusta üzerinde gezilecek hemen hemen her yere yürüyüş mesafesinde ve metro istasyonuna çok yakın bir noktadaydı. Güler yüzlü ve oldukça konuşkan ve esprili genç bir kız karşıladı. Odalarımızın temizlendiğini ve hazırlandığını, yarım saatlik bir işi olduğunu söyleyince tüm eşyalarımızı hazır olan bir odaya kapatıp, zaman kaybetmeden kendimizi Lizbon'un sokaklarına ve meydanlarına atıyoruz. Rua Augusta'nın sonunda Praça de Commercial Baxia var. Hemen Tajo Nehrinin kıyısında ortasında Colomb anıtının bulunduğu Rua Augusta'ya görkemli bir kapıyla bağlanan geniş bir meydan.
Rua Augusta'nın Praça da Commercial Baxia'ya açılan ucunda her ayın bir pazar günü kurulan küçük portatif dükkânlardan oluşan pazarına dalıyoruz. Yerel ürünlerin satıldığı pazarda bizim pastırmaya benzeyen domuz sucuğunu tadıyoruz, bizim sana böreğine benzeyen unlu mamulünden alıp atıştırıyoruz, buraya özgü GİNJA adı verilen Vişne likörünü tadıyoruz. ( 1 shot = 1 € )
Pazardan ayrılıp yönümüz Rua Augusta'nın diğer ucuna çeviriyoruz. Hedefimizde Praça da Rossio ( Praça da IV. Pedro), Praça da Figuere ve Praça da Restearodos üzerinden geçip Avendia Liberdata'nın hemen girişindeki dik bir yokuşta konuşlanmış tarihi funikülerle Bario Alto'ya çıkmak ve orada Cafe Brasilia'da bir kahve molası vermek ve San Justa ( Gloria ) asansörü ile tekrar Baxia'ya inmek var.
Praça da Rossio, ulusal opera binası, tiyatro binası ve modern alışveriş merkezlerinin çevrelediği ortasında iki güzel havuzun bulunduğu geniş bir meydan. Praça da Figuere de Rossio'nun hemen bir blok paralelinde çevresinde daha çok kafelerin bulunduğu kültür ağırlıklı bir meydan. Kış olması nedeniyle bu gelişimizde çok sessiz ve renksizdi ama on yıl önce geldiğimde burası sokak müzisyenlerinin konser verdiği rengârenk cıvıl kafelerin bulunduğu keyifli bir meydandı.
Ağırlıklı olarak restoranların bulunduğu ( Hard Rock Cafe de bu meydanda ) Praça da Figuere'den karşıya geçip funikülere yöneliyoruz. Ama bizi tatsız bir sürpriz bekliyor. Ya arıza nedeniyle ya da elektrik kesintisi nedeniyle funikülerin çalışmadığını öğreniyoruz, önümüzdeki yaşlı Portekizli amcadan cesaret alıp dik yokuşa kendimizi vuruyoruz.
Lizbon da İstanbul gibi yedi tepe üzerine kurulmuş bir şehir. Bairo Alto da bu tepelerden biri. Şehrin eğlence merkezi. Barların, restoranların, kafelerin ve Fado kulüplerinin bulunduğu bir mekân.
Portekizli ünlü şair Fernando Pessoa’nın da zaman zaman takıldığı Cafe Brasilia da soluklanıyoruz.
Gün batımını Asansör Gloria'da yakalamak için kalkıyoruz. Daracık sokaklar ve küçük meydanlar arasında sora sora asansörün girişini buluyoruz. Seyir terasından batan güneşin kızıllığı ile daha kızıllaşan kırmızı kiremitleri nedeniyle kırmızı çatılı kent olarak anılan Lizbon'u seyrediyoruz. Karşımızda Castello de Sao Jorge’nin kızıla boyanmış surları ve kuleleri duruyor.
Mavi aydınlıkta yola çıkmış dev bir cruise gemisi Tajo nehrinde ilerliyor. Güneşin batması ile hava iyice soğuyor. Hediye günlük biletlerimizi bir kez daha kullanıp, asansörle Baxia'ya iniyoruz. ( Asansör 3.60 € )
Şimdi hostelimize gidip odalarımıza yerleşme zamanı. Bir saat sonra lobide buluşmak üzere herkes odasına çıkıyor.
Bir saat sonra lobide buluştuğumuzda güler yüzlü ve konuşkan genç resepsiyonistimizden yemek için yer önerisi alıyoruz. Bairo Alto'da bir restoran tarif ediyor ve bizi bu kez yormayacak bir yol tarif ediyor. Havalimanı dönüşü indiğimiz metro istasyonundan girip istasyonun diğer kapısından çıkınca Bairo Alto da hemen Cafe Brasiliana'nın yanına çıkıyoruz ve yüz metre ilerde de restoranımızı buluyoruz. Burası küçük, rustik bir deniz ürünleri restoranı. Sahibi anladığım kadarı ile Sporting Lizbon'lu eski bir futbolcu. Duvarlarda her yerde eski gazete küpürleri, siyah beyaz fotoğraflar asılı. Tavan tamamen rengârenk Sporting Lizbon ve maç yaptığı karşı takımın renklerinden oluşan atkılarla kaplı.
Balık çorbası, kılıç balığı ızgara istiyorum, Hakan yarım kiloluk bir yengeç istiyor. Yanına da Portekize özgü Yeşil Şarap ( Vinho Verde ) istiyoruz. Portekiz de deniz ürünleri çok ucuz. Yemek sonrası kişi başı yaklaşık 17 € hesap ödüyoruz.
Devam Edecek...
Yazı ve Fotoğraflar:
Mehmet Cengiz Tümer
Erdal Arık
28 Jul 2021Sevgili Cengiz, çok hoş olmuş, eline sağlık, Portekiz'i kaç bölüm yazdın?5
Melek Eda Ertörer
28 Jul 2021Lizbon'u her yerinde yol-bina inşaatı yapılan bir şehir olarak hatırlıyorum. Eski Lizbon cidden çok otantik. Bana İstanbul'u hatırlattı. Bir de Geronimo çok hoşuma gitmişti