TARİHTEN KAYBOLAN TARSUS KALESİ
14.05.2021Kaleler, bir şehrin fiziki yapısının en belirgin nesneleri olup genellikle kenti savunma amaçlı olarak inşa edilmiş askerî yapılardır. Genellikle bir dağ veya bir tepe üzerine, yüksekçe bir yere, inşa edilmişlerdir. Şehirler genellikle, kalelerin iç ve dış kısımlarının zaman içinde yeni yapılarla dolarak yerleşim yerleri hâline gelmeleri ile oluşmuşlardır.
Tarsus şehrinin kuruluşu ile ilgili kesin bir bilgi bulunmamaktadır. Tarsus ve çevresinde özellikle de Gözlükule’de yapılan arkeolojik kazılarda M.Ö. 5000 yıllarına kadar uzanan yerleşim kalıntılarına rastlanmaktadır. Ancak şehrin, ne zaman ve kimler tarafından yapıldığı tam olarak belli olmayan kale yapılanmasının çevresinin, zaman içinde yerleşim yeri hâline gelmesi ile oluştuğu düşünülmektedir. Tarsus şehrinin eskiden beri surlarla çevrili bir kaleye sahip olduğu bilinmektedir. Aynı zamanda bu kale, Çukurova yöresinde bulunan kalelerin en önemlisidir. Mısırlı İbrahim Paşa’nın bölgeye hâkim olduğu döneme kadar (1832–1840) sağlam olan kale, bu dönemde yıkılmış ve yüzyılın sonlarına doğru da tamamen harabe haline gelerek günümüzde hiçbir kalıntısı kalmamıştır. Tarsus Kalesi, tarihte birçok defa yıkılıp yeniden yapılmış ve tamirat görmüştür. Bunun nedeni ise bölgenin önemli stratejik konumu nedeniyle komşu devletlerin hâkimiyet alanlarının sınırında olmasından dolayı nüfuz mücadelelerine sahne olmasıdır. Gerek Emevi, Abbasi ve Bizanslılar, gerekse de daha sonraki dönemlerde Memlûklu, Ramazanoğulları, Karamanoğulları ve Osmanlılar arasında cereyan eden nüfuz mücadeleleri, Tarsus Kalesi’nin birçok defa tahrip olmasına neden olmuştur.
Resim-1
Bilindiği kadarıyla kale, ilk olarak Bizans İmparatoru Heraklios tarafından, M.S. 645-646 yılında, Arapların eline sağlam olarak geçmemesi için tahrip edilmiştir. Müslümanların bölgeye hâkim olmasıyla da Muaviye tarafından yeniden yaptırılmıştır. Daha sonra Halife el-Mehdi 787-788 yılında kaleyi tamir ettirmiştir. Halife Harun Reşid zamanında kale bir kez daha elden geçirilerek, daha da sağlam bir hale getirilmiştir. Tarsus Kalesi, Osmanlı-Memlûklu mücadeleleri sırasında Hadım Ali Paşa tarafından onarılarak bir kez daha kuvvetlendirilmiştir. Tarsus Kalesi hakkındaki en eski bilgileri veren Yakubî, kalenin onarıldığı 788’de kale surlarına 5 kapı ve 87 burç yapıldığını belirtmektedir. Ayrıca İstahrî (951), İbn-i Havkal (978) ve İdrisî (1098) ise kalenin iki katlı surlarının olduğunu belirtmektedirler. Osmanlılar, Tarsus’u fethettiklerinde, sancağın sınırları içerisinde beş kale bulunuyordu. Bunlar Tarsus, Külek, Namrun, Babarun ve Sınab kaleleridir. Ancak Babarun ve Sınab kalelerinin pek fazla önemi olmadığı için belgelerde ilk üç kaleden bahsedilmektedir. Külek ve Namrun kaleleri ise ayrı kalelerdir.
Resim-2
Kaynaklarda, kalenin yapılışıyla ilgili verilen bilgiler farklılık arz etmektedir. Yakut el-Hamevî ve Broquiére’ye göre Tarsus kalesinin 6 kapısı bulunduğu, çift surlu ve etrafını çevreleyen geniş hendeklerin mevcut olduğudur. Katip Çelebi de kalenin çift surlu olduğunu belirtir. Tarsus Kalesi hakkında en ayrıntılı bilgileri veren ve XVII. yüzyılın ortalarında bölgeye gelen Evliya Çelebi, kalenin, Takyanos yapısı olduğunu, ilk kurucusunun Nuh oğlu Sam oğlu Bakan oğlu Rum oğlu Tarsus olduğunu belirtmektedir. Fakat bunu destekleyecek başka bilgi bulunmamaktadır.
Evliya Çelebi’nin anlattıklarına göre; “Kale düz bir alanda kurulu olup etrafı beş bin adımdır. İki kat surları vardır ve surların etrafı da hendeklerle çevrilidir. Yuvarlak bir yapıya sahip olan kale denizden bir saat uzaklıktadır. Kalenin içerisi üç mahalledir. Bu mahallelerde üzeri toprak damlı evler ile 15 câmi ve mescit bulunmaktadır. Bu câmilerin en güzeli Câmi-i Nûr’dur. Yine kale içerisinde kiliseden câmiye çevrilen Eski Câmi ile Suhte Mahmut Paşa tarafından yaptırılmış olan Tahtalı Mescit ve Emir Paşa Mescidi bulunmaktadır. Ayrıca 6 medrese, 7 sıbyan mektebi, 2 han ve 2 hamam da kale içinin önemli yapılarıdır. Câmi-i Nûr’a bitişik olan 80 kârgir dükkân bulunur. Sokaklar kaldırımsızdır. Ancak hiç su basmaz. Kalenin 3 adet kapısı vardır. Bunlar; batıda İskele Kapısı, doğuda Adana Kapısı ve güneyde yer alan Gödibiz Kapısı’dır. Gödibiz kapısının her iki tarafında mermer taşlara oyulmuş aslan, kaplan, ejderha ve doğan tasvirleri mevcuttur. Yine kapının iki tarafında mermer üzerine yazılmış Arapça ve Süryanice hatlar bulunmaktadır.” Evliya Çelebi bu süslemelerden hayranlıkla bahsetmektedir.
Yâkût gibi birincil kaynaklarda ve bazı araştırma eserlerinde, kalenin altı kapısından bahsedilirken, Evliya Çelebi, kapı sayısını üç olarak vermektedir. Şayet bu bilgiler doğru ise, kalenin önce altı kapısı bulunduğu, daha sonra da bu kapılardan üçünün kaldırıldığı veya kullanılmadığı sonucu çıkarılabilir. XIX. yüzyılın sonlarında tamamen harabe haline gelen Tarsus Kalesi’nden günümüze sadece batıdaki İskele (Deniz) Kapısı (Tahrir Defterlerinde geçtiği adıyla Bâbü’l-Bahr ya da Deniz Kapısı) kalmıştır. Bu gün bu kapıya Kleopatra Kapısı ya da Kancık Kapı da denilmektedir.
Resim-3
1831-1833 yılları arasında yapılan Belen Muharebesi sırasında Osmanlı kuvvetlerini mağlup eden Mısırlı İbrahim Paşa tarafından son olarak tahrip edilen kale, bu tarihten sonra her hangi bir tamirat görmemiş ve XIX. yüzyılın sonlarına doğru tamamen harabe hâline gelerek günümüzde hiçbir kalıntısı kalmadan ortadan yok olmuştur.
KAYNAKLAR
1-Abdullah POŞ. Osmanlı Döneminde Tarsus (1516-1923). http://ktp.isam.org.tr/pdfdrg/D02498/2005_1/2005_1_POSA.pdf
2-Sacit Uğuz. I. Meşrutiyetten Cumhuriyetin İlk Yıllarına Tarsus (1876-1926). https://www.academia.edu/4093156/I_Me%C5%9Frutiyetten_Cumhuriyetin_%C4%B0lk_Y%C4%B1llar%C4%B1na_Tarsus_1876_1926_Tarsus_from_1st_Constitution_to_the_Early_Years_of_Republic_1876_19263- Hikmet Öz. Bilinmeyen Tarsus, Ankara, 1998
4- Besim Darkot. “Tarsus”, İslam Ansiklopedisi, c. XII, Milli Eğitim Basımevi, İstanbul 1974, s. 18. https://islamansiklopedisi.org.tr/tarsus
5- A. Sinan Bilgili. Osmanlı Döneminde Tarsus Sancağı ve Tarsus Türkmenleri, Ankara 2001, s. 28.
6- Şemseddin Sâmi, “Tarsus”, Kâmûsü’l-A‘lam, c. IV, İstanbul 1311 (1894),
7- M. Necati Çıplak. İçel Tarihi, Ankara 1968
8- Ahmet Akgündüz. Arşiv Belgeleri Işığında Tarsus Tarihi ve Eshâb-ı Kehf, İstanbul 1993
9- Yurt Ansiklopedisi, “İçel”. Anadolu Yayıncılık, c. V, İstanbul 1982
10- Seyit Ali Kahraman, Yücel Dağlı. Günümüz Türkçesiyle Evliya Çelebi Seyahatnamesi. YKY Yayınları. İstanbul, 2013
11-Katip Çelebi, Cihânnümâ, İstanbul Büyük Şehir Belediyesi Kültür A.Ş. Yayınları, İstanbul. 2010
ALİ İHSAN ÖKTEN
Yorum yap