AİZANOİ - SU PERİSİ ERATO İLE KRAL ARKAS’IN AŞKINDAN DOĞAN ŞEHİR
27.01.2019
SU PERİSİ ERATO İLE KRAL ARKAS’IN AŞKINDAN DOĞAN ŞEHİR AİZANOİ
AİZANOİ ANTİK KENTİ - ÇAVDARHİSAR-KÜTAHYA
UNESCO KÜLTÜR MİRASI GEÇİCİ LİSTESİNE 2012 YILINDA DAHİL EDİLMİŞTİR.
Üç fotoğrafçı arkadaş Necmi Alagaş, Oral Dünyaoğulları ve ben birkaç yıldır Frigya Bölgesini görüntülemek üzere çalışıyoruz. FRİGYA, Afyon-Kütahya-Eskişehir ve Ankara dörtgenini içine alan bir bölgedir. Hedefimiz dört mevsim Frigya. Projemiz Günlük koşuşturmalar nedeniyle ağır ilerlese de, fırsat yarattıkça bu bölgeyi kısım kısım görüntülemeya çalışıyoruz. Bu ayaklardan biri olan Kütahya’ya, oradan da 58 Km. uzaklıkta bulunan Çavdarhisara doğru yola çıkıyoruz. Bu tür seyahatler kendi içinde minik maceraları da içerdiğinden beni hep heyecanlandırıyor. Hele aynı duyguları paylaştığımız yoldaşlarla seyahat etmek daha da keyifli oluyor. Bazen bir broşürde, bir gazete veya dergi kupüründe rastladığımız bir fotoğraf sebep olabilir yollara düşmemize. Fotoğrafçının tedavisi olanaksız tutkusudur bu durum. İlle de kendimiz görüp çekeceğiz ya… Bu marazi hastalığı taşımaktan mutlu mesut düşeriz yollara.
İşte bu duygularla vardığımızda, beklentimizin çok ötesinde bir Aizanoi Antik kenti karşılıyor bizi. 5 bin yıllık bir geçmişe sahip olduğu söylenen bu kent Penkalas(Kocaçay) Irmağının yukarı kesiminde tanrıça Meter Steunene’nin kutsal mağarası civarında yaşayan Frigyalıların öncülüdürler. Antik kaynaklarda adı geçen Azan adlı mitoloji kahramanının, su perisi Erato ile efsanevi Kral Arkas’ın birleşmesinden ortaya çıktığı rivayet olunmaktadır. Arkas, Zeus ile peri kızı Kallisto’nun oğludur. Erato dokuz ilham perisinden biridir.Aizanoi şehrinin adı işte bu mitoloji kahramanından kaynaklanmış olabilir deniliyor. Aizanoi, antik Frigya’ya bağlı olarak yaşayan Aizanitislerin ana yerleşkeleriydi.
METER STEUNENE KUTSAL ALANI
Meter Seunene Kutsal Alanında dikine yerleştirilmiş çok büyük taşlardan oluşan ve dairesel bir şekilde biçimlendirilmiş bu yapılardan yüzeyde kalabilen birkaç tane var ama büyük olasılıkla toprak altında daha çokça var bu adak yerlerinden. Bir kurban adama ve arınma yerleridir bu kutsal yapılar. Üstte bir platformda, tanrılar adına adanan kurban kesilir, kanı alt bölmeye akarmış. Alt katta adağı adayan kişi yer alır, bu akan kanla adeta kan banyosu yapar ve böylece günahlarından arınırmış.
21.Yüzyılda değişen ne diye sormadan edemiyorum.
MACELLUM
Helenistik dönemde bu bölge değişimli olarak, Bergama’ya ve Bithinya’ya bağlı iken, M.Ö. 133’de Roma İmparatorluğunun egemenliğine girmiştir. 1.Yüzyıldan kalma sikkeler bilinmektedir. Aizanoi bu dönemde, tahıl ekimi, şarap ve yün üretimi sayesinde zenginleşerek ün yapmıştır.
M.S. 2. Yüzyılın 2.yarısına tarihlenen Aizanoi Macellumu dünyanın ilk borsalarından biridir. Macellum Eski Roma döneminde içinde yiyecek maddeleri, genellikle de et satılan yapı ya da ticaret alanıdır.
Macellum’un duvarlarında İmparator Diocletian’ın M.S.301 yılında, enflasyonla mücadele için tespit ettiği, imparatorluk pazarlarında satılan malların yer aldığı ve günümüze kadar oldukça iyi durumda korunmuş olan yazıtlar bulunmuştur.
İşe bakın şu enflasyon belâsı her devirde korkulu rüya olmuş.
ZEUS TAPINAĞI
Kentin yüksek platosu üzerinde bulunan Zeus Tapınağının çevresinde M.Ö. 3.bin yıllarından kalma yerleşme tabakaları ortaya çıkmıştır.Şehrin ana kutsal alanı Zeus Tapınağının yapılabilmesi için Anadolu’nun erken evrelerine ait tabakaların ortadan kaldırılmış olduğu, son kazılarda ortaya çıkmıştır. Tapınak avlusunun seviyesinde, hemen altında Erken Bronz Çağı II ‘ye (M.Ö. 2800-2500)’e tarihlendirilen keramik parçaları ele geçmiştir.
Demek ki her uygarlık bir öncekinin üzerine inşa edilirken oradaki kalıntılara zarar verebiliyor. Tarih bilincinin oluşmadığı devirler için bu durum normal karşılansa bile, insan bir tuhaf oluyor; o kalıntıların günümüze kadar ulaşamamış olmasından üzüntü duyuyor.
Çocukluğumdan beri Efes Antik Kentine onlarca kez gitmişimdir. Hâlâ daha doyamadım. Orada o mermer heykellere, kabartmalara dokunmak içimi tarifsiz bir hazla doldurur. Sanki onları yapan heykeltraşların avuçlarının sıcaklığını hissderim. Kulağımı o soğuk mermerlere dayayıp gönül kulağıyla dinleyince, her heykel veya kabartma sıcacık ve gizemli bir öykü fısıldar kulaklarıma. Tarihsel bilincin böyle gelişebileceğini keşfettiğimde, çocuklarıma da aynı duyguları aşılamaya çalıştım ve başardım sanırım. Bu duygularımı siz duygudaşlarıma da aktarmak istedim.
STADİON-TİYATRO KOMPLEKSİ
Aizonai’deki stadyon-tiyatro kompleksinin bir benzeri yoktur. Stadionun tiyatroya bakan cephesi mermer kaplı bir duvarla sınırlıdır. Bu aynı zamanda tiyatro sahnesinin de arka tarafının kaplamasıdır. Tiyatronun sahne kısmı zengin mermer bezemelerle kaplıydı. Depremlerle yıkılarak oturma basamaklarının ortasında, yıkıldıkları gibi kalmışlardır.
ÇAVDAR TATARLARI
Aizanoi Erken Bizans döneminde bir piskoposluk merkezi iken, 7.Yüzyıldan itibaren önemini yitirmiştir. Tapınak düzlüğü Ortaçağda bir hisara dönüştürülmüştür. Selçuk Beyliği döneminde Çavdar Tatarları boyu tarafından üs olarak kullanılmıştır(13.yüzyıl). Çavdarhisar adı buradan gelmektedir.
Tapınağın yazıtlarının ve kesme taşların üzerinde çöptenadam çizimlerini andıran çizimler vardır.
Bu çizimler savaş sahnelerini, atları ve atlıları betimlemektedir. Aynı zamanda bu çizimlerde, 13.yüzyılda tapınağın etrafındaki surlarda korunak arayan Çavdarlar’ın yaşamlarından sahneler vardır.
Zeus Tapınağın Akroterindeki (Tapınakların alınlıklarının iki ucuyla ortasındaki sivri tepesine konan kaide üzerindeki süs ve heykelcikler) Medusa başını andıran kadın büstü, tapınağın yalnızca Zeus’a değil, aynı zamanda Anadolu’nun Anatanrıçası Kibele’ye de adanmış olduğunu göstermektedir.
Bu sayfalara sığmayacak kadar çok görülesi şey var Aizanoi-Çavdarhisar’da. Köprülerin mermer taşları üzerinde görülen, oldukça derin tekerlek izleri, sanki bizleri tarihin derinliklerine götürüyordu. Atın yorgun soluk alışverişlerinin yanı sıra, arabasının tekerleğinin her dönüşündeki ritmik seste, onu yapan ustanın kalp atışları bizim kalp atışlarımızı aktaran deklanşör sesimizle iç içeydi. Bütün bu güzellikleri görüntülerken, kan ter içinde, yorgunluğumuzu atabilmek için bir soluklanma molası vermek amacıyla, antik mermerlerle iç içe bir alanda, her daim yanımızda taşıdığımız yiyeceklerimiz, içeceklerimiz, zeytin, peynir, helva ve ekmek yemenin keyfine ise doyum olmuyordu.
Bir geziyi daha sizlerle paylaşmanın mutluluğuyla hoşçakalın diyorum.
Yorum yap