İKİ TOROS ÖYKÜSÜ ; CAVUR SÜLEKLER İLE GÖĞCİVCİK
13.12.2018Şu Torosların yörüklerine hayran olmamak elde değil! Yüce Atatürk ilk dil kurultayını yaparken boşuna Toroslu yörükleri davet etmemiş. Onların Türkçeyi en arı halinde kullandıklarını ve yeni kelimelere ihtiyaç duydukça, eskileri ustaca birleştirdiklerini bilirmiş elbet.
Öykümüzün kahramanları olan Cavur Sülekler’in, göğsü gök renginde, civciv gibi küçücük kuşa, Göğcivcik demeleri bundanmış zaten ...
Lafı uzatmadan söyleyeyim; öykümüz göğsü , gök renginde bu minicik kuşun uçtuğu yalçın kayaların üzerindeki yüksek bir mağarada başlamış,
Ama ben size o mağarada olanlardan evvel, mağaranın bulunduğu vadiyi anlatmalıyım ki öykünün tadı çıksın, zevkiniz bir kat daha artsın.
Bunun için önce Göğcivcik’in kanatlarına asılarak Sosun Vadisi’ni birlikte dolaşalım isterseniz.
SOSUN VE GÖĞDEN
Göğcivcik ufacık bir kuş beni nasıl taşır diye itiraz ederseniz eğer,
vadinin başındaki yüzlerce yıllık İpek Yolu köprüsünden itibaren tarihin ayak izlerini takip ederek de keşfedebilirsiniz Sosun Vadisini...
Eğer bu takip sırasında vadinin bir uçtan diğer ucunu ölçerseniz 12 kilometre olduğunu da göreceksiniz. Üstelik 12 kilometrenin sonunda, ikinci bir vadiye daha girip şaşıracaksınız. Sosun’u bir çatal gibi tamamlayan bu ikinci vadinin ismi ise Göğden... Aynı Göğcivcik’in, göğ’ü gibi Göğden...
Sizi şaşırtacak olan Göğden’in ihtişamlı yüksekliği ve vadinin Kapız denilen yerinde bulunan yüzlerce yıllık tahıl ambarları ama bununla biter mi? Şaşıracak şey isteyin siz...Ondan çok ne var? Örneğin başı göklere değecek kadar yüksek Torosların Sosun denilen o vadisinde, milyonlarca deniz canlısı fosili göreceksiniz.
Bakın ben masaldır diye kafadan atmam... Bilimcilere inanır, bilimcilerin söylediklerini satarım. İşte o bilimciler 2 tire 5 milyon yıl biçmişler bu deniz fosillerinin ömrüne... Milyon dedim milyon... Bir de 2 ile beşi var.
Hazır “Göğcivcik, Sosun, Göğden “ diyerek Cavur Sülekler’in öyküsünü sona bırakmışken, gelin size bu fosillerin de öyküsünü anlatıp, rahatlayayım! Aslında öykü, fosillerle birlikte Torosların da öyküsü...
TOROSLARIN ÖYKÜSÜ
Artık yazılarımıza “Bir varmış, bir yokmuş” diye başlamayı adet ettik ya, yine aynı sözle başlayalım ki öykü öykülüğünü , masal masallığını bilsin.
“Bir varmış, bir yokmuş. Bundan çokkk ama çoookkk yıllar evvel, daha Gök Tanrı Adem ile Havva’yı bile yaratmamışken, bugünlerde Anadolu denilen toprağın ortasında kocaman, ama kos kocaman bir iç deniz varmış. Gök Tanrı’nın aklına ne takıldıysa bilmem; şimşekler çaktırıp, yeri göğü sallamış. Deniz ile kara, gök ile deniz birbirine karışmış. Bahsettiğim o içdeniz, büyük denize dökülmüş, büyük denizin tabanı ise kırışıp yükselerek dağları oluşturmuş. İşte gel zaman, git zaman, Anadolu’nun güneyini kaplayan bu dağlara Toroslar denir olmuş.
Tabi ki denizin tabanı yükselip dağ olunca, orada yaşayan canlılar da kendilerini Torosların zirvesinde buluvermişler. Yani denizlerin tabanından, Torosların zirvesine yükselmişler.”
İSAURALI GAVURLAR
İsterseniz gelin daha lafı uzatmadan, artık şu Cavur Sülekler’in öyküsüne girelim. O zaman yeniden Göğcivcik’in kanatlarına tutunarak Sosun’da zamanın içine dalmalıyız;
“Bir varmış, bir yokmuş. Yıllar ama yıllar önce. Gök Tanrı, Adem ile Havva’yı yarattıktan çok sonra, bugün Sosun denilen yerde İsauralılar ismi verilen bir ırk yaşarmış. Tarihçiler İsauralılar’a kendilerince bir zaman yazmışlar ama, öykücümüz ‘Onlar hala yaşamaktadır Sosun da...’ diye anlatmakta. Başkalarının iktidarının altına girmeyen, muhalif bir ırkmış bu İsauralılar. Hatta tarih kitaplarına baktığınızda Romalıları bile bıktırdıkları yazmakta...
İsauralılar önce paganmış, sonra Hristiyan olmuşlar. Merkezleri Konya civarı olsa bile, bu bizim Sosun’da da bolca yaşamışlar. Kayaları oyup ev yapmışlar. Ölünce de yine kaya oyup, mezar eylemişler... Bir gün gelmiş İsauralılıklarını kaybedip, sadece Hristiyan olmuşlar. Yani ‘gavur’.
Aradan bir zaman geçmiş. Sen beş yüz de, ben yok bin yıl diye itiraz edeyim, yöreye bu defa, hani öykümün başında bahsettiğim bizim yörükler var ya onlar gelmiş. Onlar gelince öbürleri yok mu olacak. Elbet değil! Ama masal anlatır. Bazen ise yakıştırır.”
YAĞIZ DELİKANLI İLE GÜZEL KIZ
Eğer yakıştırmayı siz de duymak istiyorsanız, benim gibi yapmalı, Göğcivcik’in kanatlarına asılarak Sosun kayalıklardaki o mağaraya uçmalısınız.
Kaya dediysem ufak bir şey zannetmeyin. Ben deyim üç, siz deyin beş gökdelen yüksekliğinde bir dik yamaç düşünün, ortasına da da geniş bir mağara koyun. İşte o mağarada başlamış öykümüz.
“Zamanın içinde bir tarihte; Türkmenler bölgeye gelince, gavurlar korkup bu mağaraya sığınmışlar. Halbuki yörük kavga etmek istemez, sadece davarına otlak peşindedir. Mağaraya sığınanları gözleyen bir yağız delikanlı, bir görüşte aşık olduğu güzel kızın peşinden gitmek üzere, yamacın tepesinden bir ip sallandırarak aşağıya inmeye çalışmış. Geldiğini de bildirecek ya, işaret olsun diye ezan okuyuvermiş. Ezanı duyan ‘gavurlar’ çok kişinin geldiğini sanıp, teslim olmamak için, yüksekliğe bakmadan kendilerini mağaradan aşağıya atıvermişler. Tabi ki hepsi ölmüş, sadece güzeller güzeli o kız hariç. Güzel kızın geniş bir eteği varmış. Kendini aşağıya atınca etek paraşüt gibi açılmış, kız yere yumuşak bir iniş yapmış.”
ÇÖMELEK DE KONUŞAK
Sonra mı ne olmuş? Ben anlatanların yalancısıyım;
“O ezan okuyan yağız yiğit var ya... İşte o yiğit paraşüt etekleri sayesinde kurtulan güzel kıza, ‘Kız gel çömelek de, şura da bir konuşak’ demiş ve kızı evliliğe ikna etmiş. Çoook ama çooook mutlu olmuşlar, çok sayıda çocukları olmuş. Nesilleri ise ta bugüne kadar sürüp gelmiş. Bu evlilikten doğan sülaleye bir ucu o kıza dayandığı için Gavur Sülekler demişler. Sonradan ‘Gavur’, yörük ağzıyla olmuş ’Cavur’...”
Bu Cavur Sülekler aynı Göğcivcik gibi, Torosların nadide canlıları olarak, hala Sosun Vadisi’nin yanındaki Çömelek Köyü’nde yaşarlar. Ve hala İşauralı anaları gibi haksızlığa dayanamaz ve Türkmen babaları gibi sevdaları uğruna dağları aşarlar.
Uzun sözün kısası... “Cavur Sülekler’in” öyküsü bu. Biz anlattık anlatmaya, ama siz gitmelisiniz görmeğe.
Boşuna hayran değilim şu Toros yörüklerine... Cavur Sülekler ismini nasıl da yakıştırmışlar Sosun’un kadim sülalesine... Aynı Göğcivcik gibi...
NELER YAPMALISINIZ;
*Değişik yerlere yayılmış, her birine binden fazla yaş biçilen üzüm ezme taşlarından (şarap yapma) en az birini görmelisiniz.
* Yöre insanının takviye ettiği, ama çoğunlukla antik merdivenler kullanarak inilen, İsauralılara ait kaya mezarlarını gezmelisiniz.
*Vadinin dibindeki meyve bahçelerine uğramalı, oluklardan akan buz gibi sularda serinlemeli, bahçelerden göz kiranızı almalısınız.
* Meyve bahçelerinin bulunduğu küçük bir alanda bir kelebek cenneti de olduğunu söylemeliyim. Kelebekleri pek tanımam ama, bazılarını başka hiç bir yerde görmediğimi söyleyebilirim. Kelebek sevdalılarına bir ip ucu; Acaba burası endemik kelebeklerin de olduğu yeni bir kelebekler vadisi mi?
* Tabi ki Sosun Köprüsü’nü ve hemen onun dibindeki su kaynağını ziyaret edip, kana kana su içmelisiniz.
* Göğden Kanyonu’nun Kapı bölgesinde, kayalara oyulmuş tahıl ambarları da dikkatinizden kaçmasın.
* Çömelek Köyü’ndeki Taşeli Şarap İmalathanesi’ne de uğrayıp, hediyelik İsaura şarabı almalısınız.
*Köy muhtarına rica edip, Çömelekli kadınlara gözleme yaptırmalı, Sosun kayalıklarında yetişen arıların ballarından tatmalısınız.
*Kiraz mevsimiyse, satın almadan gelmeyin sakın...
.
NEREDE KALMALISINIZ?
Tartışmasız, Mut’daki Bulutbey Hotel’de... Odalar da çok güzel, yemekler de... Üç yıldız ücreti vererek, dört yıldız lüksüyle konaklamak diye buna derim ben.
Tlf; 0 324 774 03 47
NASIL VE HANGİ ORGANİZASYONLA GİTMELİSİNİZ?
Mut’a 45 kilometre mesafedeki Çömelek Köyü’ne Mut-Kırobası yolunu takip ederek varabilirsiniz.
Fahri Pelit
19 Dec 2018Keyifle okuyoruz, paylaşımlarınız ve emeğiniz için çok teşekkür ediyorum Haluk Hocam ..
Mustafa Serdar Üzelgeçici
19 Dec 2018Haluk Hocam, zevkle okudum. Buralarıda benim bildiğim yerler. Ama anlatımlarınız benim için yeni. Kırobasını biliyorum. Zaten bu bölgede bir Olba Krallığı dönemi var. Bunlarda zaman içinde hristiyanlığı benimsemiş. Özellikle Uzuncaburç bu bölgenin en önemli yerlerinden biri. Bahar geldiğinde Çömelek Köyü'nü görmeyi ve verdiğiniz bilgiler doğrultusunda uygulamaları yapmak istiyoruz. En içten sevgiler.
Ayla Emrahoglu
15 Feb 2019Bu vadiyi siz ve Altinoran ekibi ile görme şansım olmuştu ama yazı harika.Teşekkürler
Tülay Peşkircioğlu
11 Oct 2019Tülay Peşkircioğlu
11 Oct 2019Merhaba bugün ilk defa sizin yazılarınızı okudum Adanalı olarak ve baba tarafından Yörükolduğum çok hoşuma gitti ,teşekkürler yazılarınızı takip edeceğim iyi günler kaleminize sağlık hoşça kalın