DÜNYA’NIN EN USTA HEYKELTRAŞININ YARATTIĞI VADİ; KUŞÇA
03.06.2020Rodin dedi biri...
Öbür öğrencim ise Mikelanj...
Bernini diyen vardı...
Hatta Mehmet Aksoy bile diyen çıktı. Kars’taki şu meşhur heykelin sahibi...
***
“Sizce dünyanın en usta heykeltraşı kimdir?” diye sormuştum. Sanat tarihinden ders alan öğrencilerim haklı olarak saymışlardı bu isimleri.... Haklıydılar saydıkları çok önemli heykeltraşlardı çünkü. Ama benim Kuşça isimli kasabadan henüz geldiğimin farkında değillerdi.
KUŞÇA DA NERESİ?
Kuşça mı? Bir belde... Konya’nın Cihanbeyli İlçesi’nin beşeri sınırları içinde kalan ufacık bir belde. “Nüfusu kaç?” diye sormayın. Ben oraya gittiğimde gaflette bulundum yöredekilere sordum. Senenin her başka bir ayı için, başka bir nüfus söylediler.
Ben de sizin şimdi verdiğiniz tepkiyi verdim, haliyle; “Nasıl yani?”.
Meğerse Kuşça’nın asıl nüfusu ekonomik nedenlerden dolayı Avrupa’da, daha çok da İskandinavya’da yaşarmış ve onların ziyarete geldikleri zamanlarda nüfus kat kat artarmış.
Bu ilginç...
***
İlginç olan başka bir şey daha var. Orta Anadolu’nun göbeğindeki bu beldenin tüm nüfusu Kürt kökenli vatandaşlarımızdan oluşuyor. Ama buna rağmen; “Kuşça’ya gittiğimde kendimi bir Güneydoğu beldesinde buldum “ diyemiyorum. Çünkü o küçücük beldede bir evler var, bir evler var ki şaşarsınız. Sanki İç Anadolu’da değil, Danimarka’nın bir köyünde geziyorsunuz.
Tabi bildiniz!... Evlerin neredeyse hepsinin kapısı, penceresi kapalı. Çünkü bu güzel evler Avrupa’da çalışan Kuşçalılar tarafından yaptırılmış ve ancak onlar tatillerinde memlekete gelince kullanılıyorlar.
50 METRELİK, 100 METRELİK HEYKELLER
Konuyu uzattım... Sadede geleyim değil mi? Hani şu bizim en usta heykeltraşı sormuştum ya... İşte o konuya.
Hiç şüphesiz ki Mikelanj, Bernini, Rodin bir dünya sanatçısı. Hatta Aksoy bile öyle. Hepsi usta. Koca koca heykeller yaptılar. Kars’takinin büyüklüğü 25 metreye bile ulaştı. Ama Kuşça’nın Celil Boğazı’ndaki heykelleri bir görseniz şaşırırsınız. Kimisi elli, kimisi 100 metre yüksekliğinde, eteklerini savurarak yürüyen kadından tutun da, Artemis’e kadar bir çok figür var. Hepsi zamana bağlı olarak, değişen gün ışığının büyüsü ile başka bir şekle bürünüyor, başka bir öyküyü anlatıyorlar. Sizi masallar alemine taşıyorlar.
ARA AĞIZ’DAKİ ANA-KIZ
İsterseniz onların öykülerinden bir tanesini sizlerle paylaşayım;
“ Celil Boğazı’nın içerisinde “Ara Ağız” denilen bir bölge var. Vadinin dibinden suyun çıktığı bir bölge burası. Bir zamanlar buraya göçerler konarlarmış. Bu aşiretten bir kız bölgeden bir oğlana aşık olmuş. Evlenmeye karar vermişler. Ama bir sorun var. Kız oğlana aşık olmasına olmuş ama anasını da ayrılamayacak kadar seviyor. Sonunda evlenmişler. Göçerlerin gitme zamanı gelmiş, kızın anasından ayrılması gerek artık. Ama kız bu acıya dayanacak güçte değil. Sonunda Allah’a yalvarmış ‘beni anamdan ayırma, taş olmaya razıyım’ diye. İkisi birden oracıkta taş oluvermişler. Şimdi o suyun yanı başındaki tepeye bakarsanız ikisinin birbirine sarılmış heykelini görme şansınız var”
İKİ MİLYON YAŞINDA
Şimdi sıkı durun! Cihanbeyli’nin, Kuşça Beldesi’nin Celil Boğazı’ndaki bu heykeller tam tamına 2 milyon yıllık. Evet, biliyorum o zamanlar insanoğlu henüz yaratılmamıştı. Nasıl yapacak bu koca heykelleri?
Benim bahsettiğim heykelleri de insan değil, “doğa” yaptı zaten;
“ Bundan tam iki ile beş milyon yıl evvel, bugünkü Konya Ovası’nın bulunduğu yerde kocaman bir iç göl vardı. Ne olduysa oldu, dünya büyük bir değişim geçirdi. Gök yerle buluştu, yer yerinden oynadı. Depremler oldu. İç denizi Akdeniz’den ayıran Toroslar gerildi de gerildi ve sonunda Gülek Boğazı’nın bulunduğu yerden yırtıldı. Böylece iç denizin önündeki set kalktı, suları Akdeniz’e boşaldı. Geriye çukur yerlerde göl kalıntıları, yüksek yerlerde macun gibi bir çamur kaldı.”
İster inanın, ister inanmayın... Ben bilimcilerin yalancısıyım... Tuz Gölü, Bolluk gibi göller iç denizden geriye kalan gölcüklermiş. Karaman civarındaki Taşkale ve Manazan Mağaraları’nın oyulduğu tüf kayalıklar da o zamanın çamurunun aradan geçen yıllarda kayalaşmasının sonucuymuş.
EN USTA HEYKELTRAŞ
İşte Kuşça’da da, iç denizden geriye bir çamur kalmış. Üzeri gevşek bir toprakla örtülü çamur; rüzgar ve yağmur gibi doğal işleyicilerin eliyle işlenerek birer heykele dönüşmüş. Rüzgarın ve suyun itim gücü milyonlarca yıl içinde gevşek toprağı süpürerek, taşlaşmış tüf kayaları ortaya çıkarmış. Üstelik burada da durmayıp, yumuşak çamuru da işleyip ana-kız olayında olduğu gibi insanlara bir şeyler çağrıştıracak heykeller yaratmış. Kimisi on metre, kimisi yirmi metre yükseklikte. Ama elli ve daha yüksek olanları da bulunan onlarca heykel.
Şimdi siz cevap verin 2 milyon yıldır heykelini yapmaya devam eden doğa mı, yoksa Mikelanj mı daha usta heykeltraş?
Cevap vermekte zorlanıyorsanız Cihanbeyli- Kuşça’ya gidip Celil Boğazı’nı görün!
Yorum yap