FAZIL HÜSNÜ DAĞLARCA
05.10.2018ADANA’DAN YÜKSELEN LİRİK BİR SES: FAZIL HÜSNÜ DAĞLARCA S.HALUK UYGUR
(Fotoğraf Milliyet Blog adlı siteden alınmıştır)
“Ne korkuyorsun
Uyanıp geceleri
Ölüm yaşayacağını yok edebilir
Yaşadığını degil”
Türkiye’nin en önemli karikatüristlerinden Turhan Selçuk’un kızı Aslı bir gün bana şunu söylemişti;
“Eğer bir sanatçıdan bahsediyorsak, doğum tarihini eserinin ilk yayınlandığı tarih olarak kabul etmeliyiz. Doğum yeri de eserin yayınlandığı yer olmalı.
Babamın karikatürleri ilk kez Adana’da yayınlandığına göre, Turan Selçuk Adanalı’dır.”
Aslı Selçuk’un ifade ettiği gibi; sanatı nedeniyle önemli olan birinden bahsediyorsak, ilk üretiminin bir doğum olduğunu da kabul etmeliyiz. Böyle düşünürsek eğer, Türk Şiirinin büyük ismi Fazıl Hüsnü Dağlarca da Adana’da doğmuştur diyebiliriz.
Çünkü Fazıl Hüsnü Dağlarca’nın ilk eseri 1927 yılında, bir ortaokul öğrencisiyken ,Kurtuluş Savaşı Kahramanı Ahmet Remzi Yüreğir’in çıkarttığı Yeni Adana Gazetesi’nde yayınlanmıştır.
“Sessizdi yeryüzü
Yeryüzünde biricik Akdeniz vardı
Akdenizde
Yalnız ikimiz.
Beni seviyor musun dedim,
Yumdu gözlerini uzaklığa,
Tam sorulacak an, diye gülümsedi,
Tam sorulacak yer.”
TARSUS-ADANA- KOZAN ÜÇGENİ
Tabi ki üstadın Adanalılığı da sadece bu kadar değil. 1914 yılında İstanbul’da doğmasına rağmen , ilkokul çağına geldiğinden ta ki Askeri Liseye gidene kadar, Tarsus-Adana- Kozan üçgeni içerisinde, Çukurova’nın doğurgan ruhundan beslenerek yetişmiştir.
Fazıl Hüsnü’nün, Hüsnü’sü bir süvari subayı olan babasının, Hasan Hüsnü’sünden gelir. Sanata düşkün bir ailenin içinde yetişmiştir. 3 abladan sonra kazan dibi bir erkek olarak doğan Küçük Fazıl, bu aile içinde piyano eşliğinde şiir dinleyerek büyümüş, bazen de şiirler keman sesine eşlik etmiştir. Çünkü ablasının biri iyi bir piyanist, diğeri ise iyi bir kemancı...
Piyano çalan ablası Tiraje Türkiye’nin hala çıkan en eski gazetesi Yeni Adana’nın sahibi, Atatürk’ün yakın arkadaşı, Ahmet Remzi Yüreğir ile evlidir. Bu yüzden Fazıl Hüsnü de bu gazetelerde yazılarını yayınlayabilmiştir.
“Sen korkutursun
Küçücük kuşları
Bahçelerde sabahtan akşama dek
Ama gelince kocaman gökler geceleyin
Üstüne doğru
Senin korktuğunu duyarım.”
OTUZBİN ŞİİR
Adana Tepebağ Ortaokulu’ndan sonra Kuleli Askeri Lisesi’ne giden üstadın ilk kitabı da Harbiye’den mezun olduğu gün yani 30 Ağustos 1935 de yayınlanır. “Havaya Çizilen Dünya” isimli bu kitaptaki metaforlar, simgeci ve sezgici ögeler çok büyük bir şairin doğduğunun işaretidir. Arkasından 30.000 (yanlış anlamadınız) otuzbin şiir, yüzün üzerinde kitap gelir.
(Tepebağ Ortaokulu tarihi binası)
“Bu eller miydi masallar arasından
Rüyalara uzattıgım bu eller miydi?
Arzu dolu, yaşamak dolu,
Bu eller miydi resimleri tutarken uyuyan.”
Şimdi biz bu otuz bin şiiri size nasıl anlatalım. Anlatamayız tabi, o zaman otuzbininde de gördüğümüz Türkçe sevgisini anlatalım;
"Şiir bütün ülkelerin ilk sesidir, Türkiye'ye gelince iş değişiyor çünkü ülkemiz kendi dilinden uzun süre yoksun bırakıldı. Genç şairlere tavsiyem, dilin gramerini hep yaşasınlar ve Türklüklerine şükretsinler. Benim şiir çalışmalarımın izi budur." diyen şair Türkçe’ye duyduğu hayranlık nedeniyle yabancı dil öğrenmeyi reddetmiştir.
1967 yılında Dil Devrimi ile ilgili görüşlerini söylerken biraz da sitem ederek, Türkçe’ye duyduğu sevgiyi açıkca ortaya koymuştu;
"Türk Dil Kurumu’nu kurarken Mustafa Kemal’in tek mutsuzluğu vardı .Türkçe’yi sevdiğini daha Türkçe söyleyememek…. Kimilerinin şimdi tek mutluluğu var Türkçeyi sevdiklerini daha Osmanlıca söylemek...."
TÜRKÇE KATINDA YAŞAMAK
30 bin şiirinin bir tek hecesinde bile Türkçe olmayan bir söz kullanmamış olan hemşerimizin “Türkçe Katında Yaşamak” isimli şiiri onun Türkçeye duyduğu sevginin işareti olarak değerlendirilir;
“Seslenir seni bana yakın uzak,
Yeryüzü mavisinden gökyüzü yeşiline,
Tutsak uluslar var ya, geceler boyu
Onlar için,
Yitik özgürlükler için,
Türkçe haykırmak…”
Harbiye’den mezun olduktan sonra çeşitli yerlerde askeri görev yapan şairimiz, 1950 yılında önyüzbaşı iken askerlikten ayrılıp, Aksaray’da bir kitap evi açtı ve yayıncılığa başladı. Türkçe adlı aylık dergiyi çıkarttı.
15 Ekim 2008 tarihinde vefat eden Fazıl Hüsnü Dağlarca, Kadıköy Mühürdar Sokak’daki evini belediyeye bağışlamış, belediye de bu evi müze yapmıştır.
Fazıl Hüsnü Orhan Kemal ile Fazıl Hüsnü Oktay Akbal ve Sebahattin Batur ile
Ayşe POSTALLI
8 Nov 2018Beni en çok etkileyen satırlarından; "Evren'in kendini döndüğü uzun değildir! Benim kendimi döndüğümden." F. H. Dağlarca
Ayşe POSTALLI
8 Nov 2018"Struga Şiir Akşamları" Elli yılı aşkın süredir kesintisiz olarak gerçekleştirilen tek uluslararası şiir festivali ünvanına sahiptir. Eski Yugoslavya ülkelerinin dışında diğer ülkelerden de katılımcıların dâhil olduğu bu festivalde 1974 yılında Fazıl Hüsnü Dağlarca altın çelenk ödülünü almıştır.
Erol Özdayı
17 Nov 2018Sevgil Haluk, dergiyi yeni incelemeye başladım. Giderek geniş kitlelere yayılma eğili çok güçlü olacak sanırım. Tekrar kutluyorum. “Ne korkuyorsun Uyanıp geceleri Ölüm yaşayacağını yok edebilir Yaşadığını değil” Dizeleri, yaşanmışlıkların ve bu hengâmede geriye ne bırakabildiğimi sorgulattı bana. Sendeki o sürekli yaratma enerjisinin temelinde de bu düşüncenin payı olduğunu görüyorum. Sevgiler
Ayla Emrahoglu
15 Feb 2019Sayenizde guzel yürekli bir hemşehrimizi daha tanıdık.Teşekkürler
Derya Yazar
25 Sep 2020Ölüm yaşadıklarımızı almayacak... Çok derinden aydınlandım. Teşekkürler.