ADANA’DA BİR OSMANLI VALİSİ: ZİYA PAŞA YA DA ADANALININ TİYATROYLA İMTİHANI…
01.10.2020Yıl, 1879… Adanalıların; memurlara Fransızca kurslarını zorunlu tuttuğu için “Frenk Vali” Lakabı ile andığı Ziya Paşa, Vilayet Binası’ndan Taşköprü’ye doğru ilerlemektedir. Kafasında, Kapalı Çarşı’yı yaptırması ve Mekteb-i İdadi-i kurması sürecinde yaşadıkları, mıh gibi durmaktadır. Ciğerlerinden rahatsız oluşu ve Adana’nın sıcak havasının sağlığını daha da bozduğunun bilinci içinde, Seyhan’a dalgın dalgın bakmaktadır. Birkaç hafta önce, yağmur duası için gelen, Adana müftüsü başta olmak üzere, tüm halka karşı söylediği “Seyhan Nehri, böyle taşkın ve cömert akıp giderken, yağmur duası için Allah’ın huzuruna çıkmaktan utanırım.” sözünü, hatırlar. Sonra, Seyhan Nehri’nin taranarak Akdeniz’de küçük çapta gemilerin Adana’ya gelip gitmeleri hayali ve düşüncesini daha da içselleştirir. Adana’yı Mersin’e demiryolu ile bağlamak ve dolayısıyla bölge ekonomisini güçlendirmek fikrini iyice derinleştirir. Osmanlı’nın yaşadığı sallantılara aldırmaksızın “Bir gün mutlaka yaptıracağım.” sözünü, kimseler duymayacak şekilde dillendirir. Çünkü o zamanlar düşüncesi bir yana, hayalini bile kurmak gerçeklikle örtüşmezdi. Lakin Paşa’ya göre, Çukurova’nın sulanarak veriminin artırılması; Adana’nın ekonomik, kültürel ve sosyal yanıyla ilerlemesi içiçe geçmiş, birbirini tetikleyen gelişmelerdi.
Döneme özgü bir Adana gravürü
Yazlık Acem Kahvesi
İlkbahar, bin bir renkte çiçeklerin ve cilveli kuşların iniltileri içinde güzelliğini cömertçe sergiliyordu. Nefis kokular, çevresine yaşama sevinci aşılıyordu adeta. Ziya Paşa, Belediye Başkanı Artin Ağa ile birlikte, Vilayet Binası’ndan Saat Kulesi’ne doğru yürümeye başladı. Eski Polis Dairesi’nin olduğu yere gelince, gözleri fal taşı gibi açıldı. Evet, dedi. Burası mükemmel bir yer. Biçilmiş kaftan. Artin Ağa, neler olup bittiğini kestiremese de, Vali Hazretleri’nin yeni düşünceler, yeni fikirler peşinde olduğunu anladı. “Hayrola Paşam! Nedir düşündüğünüz? Adana’mız için neler tasarlıyorsunuz; Merak ettim doğrusu”, dedi. Artin, “Bu tiyatro var ya, bu tiyatro: Adanalıyı ve daha geniş kitleleri değiştirip dönüştürebilecek en temel etkinliklerden birisidir, inan bana”, dedi. “Önce tiyatro binası. Sahnelenecek eser ve oyun mühim değil. Ben hallederim”, dedi. “Ya oyuncu! Evet bu mühim! Seyirci, sonraki mesele nasılsa”, diye, konuyu kapattı. Ancak muzip bir şekilde gülümsedi. “Memurlara ücretsiz temsil, halka cüzi bir ücret karşılığı temsil” diyerek mırıldanmaya başladı. Belediye Başkanı Artin Ağa ve İl İdare Meclisi Heyeti, yönünü değiştirerek Ziya Paşa’dan uzaklaşmaya başladılar. İdare Meclisi Üyeleri, sarıklı, Tunus fesleri giymiş, entarili ve şalvarlı kişilerin çoğunlukta olduğu bir grupla doğruca semaverlerini içmek üzere Taşköprü’deki yazlık Acem Kafesi’ne doğru ilerlemeye başladılar.
Tiyatroculuk Yeteneği
Bir gün, Ziya Paşa Hazretleri, avenesiyle birlikte sohbet ederken, karşıdan gelen genç bir adam dikkatini çekti. Sanki Paris’te bir kafede oturuyor, genç ve iyi giyimli birisi ahenk içinde yürüyordu. Gelen, Hazreti Musa’nın sakalına benzer sakalı; sarığı, çizgili kumaş entarisi ve zarif cübbesiyle sevimli bir Avukat olan İbrahim Haşim Efendi’den başkası değildi. Ziya Paşa, lakabı Artist İbrahim olan, bu genç ve sevimli avukatı görür görmez, onda üstün bir tiyatrocu yeteneği olduğunu hemen anlar. Kafasına ve defterine bu gencin adını yazmıştır bile…
Mülkiye mektebi mezunu avukat İbrahim Haşim Efendi, Vali Ziya Paşa’dan gelen görüşme davetini, heyecan ve endişe içinde beklemeye başladı. Nihayet Vilayet Binası’nda buluştular. Uzunca bir sohbetten sonra İbrahim Efendi’ye düşüncesini açıkladı. İstanbul’da tanıdığı sanatkarlardan oluşan bir tiyatro kumpanyasını Adana’ya getirteceğini, kendisinin de bu kumpanyada hem tiyatrocu hem de yönetici olarak bulunmasını teklif etti. Yazdığı mektubu, İstanbul’da olan bir ahbabına vermesi halinde, kumpanyanın Adana’ya gelmesi için gerekli olan parayı ahbabının vereceğini söyledi ve İbrahim Efendi’yi İstanbul’a gönderdi. Tiyatro binasının yapımını ve diğer hazırlıkları ise Ziya Paşa üstlendi.
Döneme özgü bir Adana gravürü - Acem Kahvesi
Yayla ve Dinlenme
Vali Ziya Paşa, yazı geçirmek ve rahatsızlığının bir nebze olsun rahatlaması amacıyla Gülek Yaylası’na gitmeye karar verdi. Ancak gitmeden önce Belediye Başkanı Artin Ağa ile Belediye Mimarı Kirkor Ağa’yı çağırarak tiyatro planını onlara teslim etti. “Ben gelmeden tüm hazırlıkları yapınız, Tiyatro binasını tamamlayınız” talimatını iletti. Tiyatro, Adana’nın iklim koşullarına uygun ahşaptan bir yapı olacaktır. Tiyatronun kerestesi değerli Toros ağaçlarından getirilecektir. Bina için gerekli bütçenin yarısı belediyeden, diğer yarısı da Vilayet Bütçesi’nden karşılanacaktır. Yeri ise daha önceden gözüne kestirdiği Saat Kulesi’ne giderken Polis Dairesi’nin olduğu yere yapılacaktır. Binanın yapımında çalışacak olan işçiler ise, çoğunlukla hapishanede tutuklu kişilerden oluşacaktır. Yapılacakları bir bir anlatan Ziya Paşa, gönül rahatlığı ile yaylaya gitti.
Vapur Yola Çıktı
İstanbul’dan Mersin’e hareket eden Hidiv Vapuru, nazlı nazlı yol alırken fırtınalı bir seyahatin yörüngesine çoktan girmiştir bile. İçinde vilayet tercümanı, misyoner okullarında çalışan öğretmenler, ecnebi ticaret adamları ve daha nice yolcuyu taşıyan vapur, Adana için tarihi sayılabilecek değerli misafirleri de içinde barındırmaktadır. İstanbul’da tiyatro kumpanyasında çalışan Küçük Karakaşı, Fasülyaciyan, Manakyan Efendi ile diğer çalışanlar, aktör İbrahim Efendi’nin de yer aldığı yolculuğa, Ocak 1880’de çıktılar.
Tiyatro kumpanyasının yola çıktığını haber alan Ziya Paşa, sevinç ve heyecan içinde Adana’ya geldi. Ancak kendisini büyük bir sürpriz beklemektedir. Henüz tiyatro binasının yapımına başlanmamıştır. Derhal Belediye Başkanı Artin Ağa’yı ve mimar Kirkor Efendi’yi Vilayete çağırdı. Meclis İdare üyelerinin de bulunduğu topluluk içinde tüm sorumlulara okkalı küfürler ederek öfkesini dışa vurdu. Adeta ortalık savaş alanına dönmüştü. Nihayetinde, daha önce belirlenen plan ve program doğrultusunda 3 gün 3 gece içinde tiyatro binası yapıldı. Vali Ziya Paşa’nın bizzat başında bulunduğu binanın yapımında aşağı yukarı hapishanede bulunan tüm tutuklular görev aldılar. Adana Valisi Ziya Paşa
Ekip Adana’da
İstanbul’dan yola çıkan ve 13 kişiden oluşan ekip, Ocak sonunda (1880’de) Adana’ya geldiler. Kumpanyayı yöneten aynı zamanda tiyatro eğitimi alan aktör İbrahim Efendi, Mart’ta temsillere başladı. İlk oyunun ismi “akl-ı evvel”dir. Beş farklı oyun temsil edildi. Bu oyunlardan birisi de Ziya Paşa’nın “Riyanın Encamı” adlı temsildir. Mayıs başında ise son temsiller verildi. Ziya Paşa’nın 17 Mayıs 1880 yılında ölümüyle kumpanya dağıldı ve oyuncular İstanbul’a döndüler.
Adana’da, 1880’li yıllar, cehaletin ve mutaassıplığın tavan yaptığı dönemlerdir. Kulaktan kulağa asılsız söylentiler tüm Adana’ya yayıldı. Oyunların ve kumpanyanın dini zedelediği, zarar verdiği yönündeki dedikodular sonucunda İstanbul Hükümeti’ne yapılan şikayetler üzerine, Hacı Akif Efendi adında birisi, durumu incelemek amacıyla görevlendirildi. Onca emekle yapılan tiyatro binası, bir günde yıktırılarak yok edildi.
Vesselam; 1880’de, Adanalının tiyatroyla imtihanı, sonraki yıllarda kesik kesik temsiller yapılmış olsa bile, trajik bir sonla tarih sahnesindeki yerini aldı. Ta ki Cumhuriyete yani 1923’e kadar…
Döneme özgü İstanbul tiyatrocularından bir grup
Yorum yap