NURE SUFI “ARILARIN GAZABI”
04.08.2019NURE SUFI “ARILARIN GAZABI”
KilikyaMERSİN”Ören Yerleri” adlı albüm çalışmasında araştırma yaparken Mut İlçesinde Balabolu (Adrassos) ören yerini hiç gitmediğimi farkettim. Mersin’i adım adım gezen bir kişi olarak gitmediğim böyle bir yerin olması beni çok şaşırttı. Hemen oraya eşimle beraber bir fotoğraf gezisi planladık.
Bir kaç gün sonra sabah erken saatte 170 km’lik Mut yolculuğuna başlamıştık. Göksu nehri, Toros Dağları bize arkadaşlık ederek kayısı ve zeytin bahçelerinin arasından geçtik. Keben’de çay içip yola devam ettik. Mut’a vardık. Karacaoğlan parkında çınar ağaçları altında kahvemizi içtik. Parkın içinde Balabolu’dan getirilen aslan kabartmalı lahit kapağı bize ve zamana sessizce bakar gibiydi. Kısa bir moladan sonra Mut ilçesinin 42 km batısında yer alan Yalnızcabağ Köyü’nün 9 km kuzeybatısından orman içinden yola devam ettik. Toros Dağlarının yüce tepelerinde çadırlar kurulmuş, koyun ve keçiler için yapılan ağılları gördük. Balabolu(Adrassos) oklarını takip ederek tepeye vardık. İlk defa bir ören yerini yol işaretleriyle kolaylıkla bulduğumuz için çok sevindik.
Balabolu Roma Dönemin’de yerleşim görmeye başlamış daha sonra Bizans İmparatorluğu’nun ve zaman zaman İsauranın himayesine girmiş güçlü bir şehir devleti imiş. Gapız Deresi kanyonlarına bakan tepelerin üzerine kurulmuş. Bir tarafı bu vadiye bakan kanyonlarla ve uçurumlarla çevrili. Bazı kayalar kesilerek kale suru şekli verilmiş veya sarnıç olarak kullanılmış. Muhteşem kanyona bir göz attık. Bu hiç bilmediğimiz ören yerinde taş merdivenlerini, su yollarını, devasa lahitlerini, kaya mezarlarını fotoğraflamaya devam ettik. Buradaki lahitler diğer nekropol alanlarındaki lahitlerden çok daha büyük idi ve lahit kapakları yaprak ya da aslan yelesi, su dalgası şeklindeydi. Bu aslan kabartmalı lahit kapağını Mut’un içindeki Karacaoğlan Parkında görmüştük. Maalesef defineciler lahitleri patlatmış ve üzerindeki işlemeler parçalanmış, üzülerek fotoğraf çekmeye devam ettik.
Rehberimiz Muhammet kış mevsiminde köyde konaklayıp bahar mevsimi gelip havalar ısınmaya başladığında Balabolu’ya çıkıp çadırları kurduklarını söyledi. Gönüllü rehberimiz defineci olmadığına kanaat getirdiği ziyaretçilere Balabolu’nun tarihini anlatıyor antik şehri gezdiriyormuş. ‘Gördüğünüzden çok daha fazlası toprak altında var’ dedi bize ve Rehberimiz şöyle bir öykü anlattı :
Nure Sufı Selçuklar tarafından o zamanlar Ermenek’e bağlı olan bu bölgeye fethedilmesi amacıyla yerleştirildiğinde burada görkemli bir kentte yaşayan Bizans Rumları olduğunun haberini alır. Şimdi ki türbesinin civarında yaşayan Nure Sufi Adrassos’u iyice keşfettikten sonra Mut’a inmelerinin önünde engel olarak gördüğü bu kenti fethetmeye karar verir. Kentin yukarısındaki tepeye mancınık kurarak yüzlerce arı kovanını bu mancınıklarla Adrassos üzerine atar. Binlerce arı burada yaşayan insanlara hücum eder ve kent halkı ne olduğunu anlayamadan “Tanrının gazabı geldi” diyerek burayı boşaltır. Böylece Nure Sufi’nin bölgeye hakim olmasının önündeki engel de kalkmış olur ve Türkler bu bölgeye yerleşir.
Güneş batmaya başlamıştı artık bizim de ayrılma zamanımız gelmişti. Bir kez daha aklımız zamanın, tarihin ve o anların yaşanmışlığı ile Mut’a geri döndük. Daha kaç zaman geçer bu dünyada bilmiyorum ama yazılan ve yazılacak daha çok hikaye var. Dağlarda, bir kır obasında, bir antik kentin nekropol alanlarında.
Fotoğraf:Mustafa ESER
Yazı: Sevim ESER
04.08.2019
Yorum yap