KANLIDİVANE'DE BİR GÜN
13.09.2020
Kanlıdivane antik kenti eski adıyla Kanyetelleis her zaman beni ve eşimi heyecanlandıran dört mevsim gittiğimiz bir ören yeridir. Bu hayran olduğumuz ören yerinin eşsiz flora ve faunasını fotoğraflarken kimi zaman çiçeklerin üstünde uçuşan kelebekler ilgi alanımız oldu kimi zaman tarihi eserler. Kanlıdivane bu eşsiz güzellikleriyle bizi her zaman kendine çağırdı.
Bir efsaneye göre Roma çağında suçlular antik kentin ortasındaki obruğa atılıp vahşi hayvanlara parçalatılmakta imiş bu söylenceden dolayı antik kentin adı “Kanlıdivane” olmuş.
Antik kent Mersin’den 50 km uzaklıkta olup Erdemli ilçesine bağlıdır. Güzel rahat bir yolculuktan sonra Erdemli ilçesi, Ayaş beldesi ve Yemişkumu mahallesini geçtikten sonra sağa dönüş işaretiyle 3 km sonra ören yerine varıyorsunuz. Arabanızı park edip yürümeye başlıyorsunuz. Karşınızda 60 metre derinliğinde bir obruğun etrafında toplanmış kiliseler, bazilikalar, kaya kabartmaları, anıt mezarları ve zeytinyağı işliklerini görebiliyorsunuz. Kanlıdivane Geç Antik döneme kadar uzanan geçmişi olan ve dağlık Kilikya sınırları içerisinde kalan Olba Hanedanlığının çok önemli bir kenti idi. İ.S. 408 yılında Bizans İmparatoru II. Teodosyus Neopolis (Yenikent) adıyla şehri kutsal Hristiyanlık merkezine dönüştürür. 19. yüzyılda Fransız gezgin Victor Langlois tarafından keşfedilen Kanytelleis antik kenti 1970 yılında Semavi Eyice tarafından yapılan arkeolojik kazılarla ortaya çıkarılır.
Şimdi kenti gezmeye başlayalım, derin obruğun antik merdiven basamaklarından aşağıya inerken güney duvarında Armaronxas Ailesinin kabartmalarını görüyoruz. Aile altı kişiden oluşmaktadır. Baba ve anne dört çocuğunun yanında oturmakta antik dünyada yaşamış bu aileye selam vererek yola devam ediyoruz. Antik şehirde Osmanlı dönemine ait yörük mezarları da bulunuyor. Bu çok özel Antik Kenti dolaşırken obruğun kuzeyinde bulunan nekropol alanına geldiğinizde ise etrafa dağılmış lahitler ile Olba’lı Prenses Aba’nın ölen kocası ve iki oğlu için yaptırdığı anıt mezarı ile karşılaşırsınız. En eski mezar örnekleri obruğun batısında Çanakçı Kaya mezarlarıdır. 9 Eylül 1990 yılında Türkiye’yi ziyaret eden Japon Prensi ve eşinin gezi programında yer almasıyla o güne kadar pek bilinmeyen Çanakçı Kaya mezarları konukların rahat gezebilmesi için bitki örtüsü temizlenmiş, yol ise asfaltlanmış böylece dünya tekrar kaya mezarlarını görebilir olmuştu. Burada dokuz adet kayaya oyulmuş mezar bulunmaktadır. Kaya mezarları üzerinde yer alan figürler arasında elinde mızrak ve kılıç tutan asker ile Prenses Aba’nın başı örtülü kabartması en belirgin olanlardır. Eğer ilkbahar ayında giderseniz nekropol alanında süsen çiçeklerinin açmış olduğunu ve her tarafın mosmor bir renge büründüğünü görebilirsiniz
Antik şehre döndüğünüzde kulenin dibinde obruğun derinliği ile mest eden görüntüsünde sesinizin nasıl yankılandığına şaşırabilirsiniz. Mutlaka denemelisiniz. Bize İçel Sanat Kulübünün önderliğinde yapılan konserlerinde hep bir ağızdan söylenen şarkıları hatırlatır. Taşlık yolda katıldığımız nice konserleri konuşarak, zamanı ve baharı içimize çekerek Kanlidivane’den ayrılırken Uzuncaburç’ta Anıtsal Çeşme ile halkını suya kavuşturan Prenses Aba’ya, Büyük İskender ve komutanlarına ve daha nice yaşamışlara veda ediyoruz güneş Toros dağlarının ardına geçerken. Zaman sanki Kanlıdivane de donup kalmıştı bütün güzellikleriyle.
Yazı:Sevim ESER
Fotoğraflar:Mustafa Eser
13.09.2020
Kaynaklar: Semavi Eyice, Semihi Vural, Victor Langlois
Yorum yap