IJEN KRATERİNE YOLCULUK
17.11.2018
Endonezya seyahati beni çok heyecanlandırmıştı adeta bir rüyanın gerçekleşmesiydi benim için.
Bali adasından kısa bir feribot yolculuğundan sonra Jawa adasına vardık. Feribottan inerek minibüslere bindik ve kalacağımız otele geldik. Gece yarısı 12:00 de uyandırıldık. Hızla hazırlanıp tekrar minibüslere bindik. Uzun ve yorucu bir parkur bizi bekliyordu. Yola çıkmadan önce ekibimizden 4 kişi gelemeyeceğini bildirdi. İjen Kraterinin tırmanma noktasında araçtan indik. Her taraf çok karanlıktı.
Neredeyiz?
Nasıl bir yerdeyiz?
Uyarılara uyarak kalın giyinmiştik. Başımıza fener taktık. Yüzümüzde gaz maskesi yanımızda porter (taşıyıcılarla) yürümeye başladık. Yolumuzun 3 Km olduğu söylenmişti. 100 m sonra gruptan ayrılan arkadaşlar oldu. Kalan ekip birlikte hareket ederek ağır ağır yürüdük. Gecenin zifir karanlığında dar, dik bir yol ile tırmanış başlamıştı. Yokuş dik olunca çok güç sarf ediyor, nefesimiz kesiliyordu. Yokuşlar daha da dikleşmeye başladığında bizler hiç konuşmadan ağır ağır çıkarken porterlar (taşıyıcılar) şarkı söyleyerek, bizim halimize gülerek dağda tırmanıyorlardı. Ekip ise sık sık kısa dinlenmelerle yoluna devam ediyordu.
Yükseldikçe nefes almak oldukça zorlaşmaya başlamıştı. Nihayet ilk kamp noktasına varmıştık. Biraz dinlendik ve tekrar tırmanmaya başladık. Biz nereye bastık, sağımızda solumuzda neler var? Hiç bilmiyorduk. Sadece çıkıyorduk. Tam 3 saat tırmandıktan sonra tepeye vardık. Gecenin kör karanlığı devam ediyor sadece sarı bir duman göze çarpıyordu. Rehberimiz sülfür(kükürt) ocağının 800 metre aşağıda olduğunu söyledi. Sabah saat 09:00’ dan önce, rüzgar çıkmadan geri dönülmesi gerektiğini de hatırlattı. Çünkü sülfür bulutları her tarafa yayılıyor; asit kokusunu arttırıyor ve nefes almayı güçleştiriyordu. Aşağıya ise kimin ineceğini merak etmeye başladığımızda Eşim (Mustafa Eser) ve gruptan bir arkadaşımız öne çıkıp iniyoruz deyince çok heyecanlandım ve korktum. Gecenin karanlığında inişin tehlikeli olduğunu söyledim. Fakat eşimin fotoğraf aşkı üstün geldi. Beni de çok dikkatli olacağına ikna ederek porter (taşıyıcı) eşliğinde inmeye başladılar. Tepede kalanlar gün doğumunu beklemeye başladık.
Asya kıtasının bu noktasında hava yavaş yavaş aydınlanmaya başladı. Güneş doğdu. Hiç kimsenin hayal edemeyeceği bir manzara ile karşılaştık. Etraf deklanşör sesleri ile yankılanmaya başlamıştı. Sülfür(kükürt) madenin sarı rengi ve volkanın ortasındaki asit gölün yeşili gökyüzünün çelik mavisi çok enteresan ve heyecan vericiydi.
Gün aydınlandığında eşim ve arkadaşımız henüz yukarıya çıkmamışlardı. Beklerken rehberimiz Ijen Kraterinde insanların günde 12 dolara bir günde sadece iki kez her defasında 80-100 kg sırtlarında çift gözlü sepetle maskesiz sülfürü taşıdıklarını. Zehir soluyarak çalışan madencilerin ömrünün 40-50 yıl arasında olduğunu söylediğinde çok üzüldüm. Ekip ile beklememiz bir süre daha devam etti. Ben telaşlanmaya başlamıştım. Nihayet saat 09:00’a varmadan yukarı çıktılar. Nefes nefeseydiler. Ama çok mutlu görünüyorlardı. Nasıl diye sordum? Eşim yeryüzünü en ilginç doğa olaylarından birini gördüğü ve fotoğrafladığı için kendini çok şanslı bulduğunu söyledi. Anlattıkları beni çok heyecanlandırmış madene inmediğim için çok pişman olmuştum.
Artık 3 saatte çıktığımız 2600 metre yükseklikteki Ijen Kraterinden ayrılma vakti gelmişti. Gecenin karanlığında nereye bastığımızı bilemeden çıkmıştık. Hava aydınlanınca ne kadar zor olduğunu gördük yolun. Daha önce uçurumları, zorlukları bilseydim çıkar mıydım peki? Evet çıkardım. Bu benzersiz doğa olayını gördüğüm için kendimi ve grubumuzda bulunan tüm fotoğrafçı arkadaşlarımı çok şanslı buluyorum.
Bu güzel organizasyonda en büyük payı olan Reha Bilir’e teşekkür ederim.
Aklımız Endonezya’da kaldı…
Yazı: Sevim Eser
Fotoğraflar: Mustafa Eser
Derya Yazar
19 Nov 2018Yazı ve fotoğraflar çok etkileyici. Bende farkındalık ve istek uyandırdı. Her iki ustayı tebrik ederim. Emeğinize,yüreğinize sağlık.
Adalet Akgün Yağcı
19 Nov 2018Muhteşem fotoğraflar eşliğinde çok güzel bir anlatı. Okurken gözümde canlandı herşey. Sevgili Sevim hanım, Mustafa hocam, elinize yüreğinize sağlık. Reha Bilir hocama da ayrıca teşekkürler.. Sizleri kutluyor nice başarılı heyecanlı geziler diliyorum..
Erol Özdayı
22 Nov 2018Sevgili dostlarım Sevim ve Mustafa Eser, yaşadığınız olağan üstü deneyimi ve bu güzel fotoğrafları bizlere sunduğunuz için çok teşekkürler. Yenilerini bekliyoruz.
ERDOĞAN PURCLUTEPE
13 Dec 2018Okurken içim kıpır kıpır oldu. Orada sizinle gezmiş gibi hissettim kendimi. Fotoğraflar harika. Gözünüze sağlık. Selam ve sevgiler.
ibrahim zaman
30 May 2019VAY, VAY, VAY ,ÇOK YER GÖRDÜM AMA BÖYLESİNİ GÖRMEDİM. YAZIDAN ANLADIĞIMA GÖRE BEN VAPURU KAÇIRMIŞIM, OLSUN, DÜNYAYA TEKRAR GELDİĞİMDE GİDERİM. ŞİMDİDEN BEN İ BİR TELAŞ ALDI, BEN DE .ESER GİBİ ÇEKEBİL MİYİM ACABA DİYE .ONUN ADI ZATEN'' ESER'' BENİM ADIM ONUN KININ YANINDA NE EDER? SEVİM HANIMIN AKICI YAZISI VE ESERİMİN ENFES KARELERİ İLE MEST OLDUM SEVGİ VE MUHABBETLERİMLE GÜZEL İNSANLAR.İ.ZAMAN