UZAK BİR COĞRAFYA: CARACAS
04.05.2021Venezuela, gezginlerin pek güzergâhında olmayan, uzak ama ilginç bir coğrafyadır. Türkiye’den daha geniş topraklara sahip olan ülkenin nüfusu 28 milyon civarındadır. İspanyollara karşı başlattığı savaşla, Güney Amerika’da çok sayıda devletin bağımsızlığa kavuşmasını sağlayan ve bu yüzden bir halk kahramanı kabul edilen Simon Bolivar, Venezuela’nın ilk devlet başkanı olmuştur. Para birimi Venezuela Bolivarı’dır.
Dünyanın en zengin petrol rezervlerine sahip olan ülkenin, bir rafinerisi olmaması nedeniyle, petrolünü komşu Brezilya’ya göndermek zorunda oluşu trajikomik bir olgudur. Petrolün yanı sıra çok zengin doğalgaz, özellikle altın, demir cevheri, alüminyum… gibi yer altı zenginliklerine sahip olan bu güzel ülkenin ekonomik olarak çok büyük sıkıntılar içinde olması, işsizliğin inanılmaz boyutlara ulaşmış olması elbette üzerinde çok kafa yorulması ve tartışılması gereken bir konudur. Fakat işin bu yanı bu yazının ilgi alanı dışında kalmaktadır.
Avila Dağı eteklerindeki Caracas şehri
Burada 2014 yılında, birkaç arkadaşımla üç gün geçirme fırsatı bulduğum Caracas’taki bazı gözlemlerimi paylaşmak istiyorum. Caracas 2740 metre yüksekliğindeki Avila dağı eteklerinde kurulmuş bir şehir. Zirveye şehir merkezinden kalkan teleferiklerle ulaşılmaktadır. Zirveye yaklaştıkça, teleferiklerin sis ve bulutlar içinde kaybolması bizim için çok ilginç bir deneyim oldu.
Teleferikle Avila zirvesine ulaşım
Şehir merkezinde ilk ilgimizi çeken bir yıl önce ölen Chavez izleri oldu. Birçok yerde Chavez’le ilgili ya da sosyalizm yanlısı pankartlar, bayraklar, sloganlar vardı.
Caracas caddelerine sosyalist çağrışımlar
Fakat rehberimizin anlattıklarından, Venezuela’da Chavez’in, Cuba’daki Che Guevera yerine konulma çabalarının hiç de gerçekçi olmadığı anlamı çıkıyordu.
Caracas’ta Chavez pankartı
Rehberin anlattığına göre Chavez iktidarda kalmak uğruna çok yolsuzluklar yapmış, eğitimsiz kitlelere bazı küçük parasal destek sağlayarak oylarını almayı başarmış. Eğitimsiz ve çok fakir kitlelerin Chavez’i arkalarına alarak yaptıkları eylemler, eğitimli kesimin ülkeyi terk etmesine yol açmış, bu da Chavez’in gücünü arttırmış. Eğitim seviyesinin düşmesi terörü ve güvenlik sorunlarını arttırmış. Rehberimizin bu anlattıkları birkaç yıl sonra başlayacak ve ülkeyi büyük bir kargaşaya sürükleyecek olan, o inanılmaz kargaşa ve kaosun ayak sesleriydi.
Caracas’ta dikkatimizi çeken bir diğer konu da güvenlik konusu idi. Bize şehir içinde dolaşırken kolye, küpe, bilezik… gibi dikkati çekecek takılar takılmaması tembih edilmişti. Apartmanların hepsi çatı katlarına kadar yükselen parmaklıklarla, adeta demir kafes içine alınmış gibi görünüyordu. Kimse arabasını caddeye park edip gidemiyordu, bu yüzden binaların bahçelerindeki otoparklar da ayrıca tapu ile satılıyormuş.
Chavez’in mezarını ziyaret etmek istemiştik ama bunun için resmi makamlardan bir gün önceden izin alınması ve polis refakatinde gidilmesi gerekiyormuş. Bu durumu öğrenince zamanımız olmadığı için vazgeçtik. Bunu anlattığımız bir başka Venezuelalı da gitmemekle çok iyi yaptığımızı yoksa o polislerin de yolda bizi soyabileceğini söylemişti.
Yine bu konunun devamı olarak favela denilen gecekondu tarzı varoşlardan söz etmek gerekir. Rehberimizin anlattığına göre buralara polis bile giremiyormuş, bir turistin buralara girip de soyulmadan çıkması mümkün değilmiş. Polis zaten oraya yönelen bir yabancıyı görürse, ilgilenmeleri (!) için soygunculara kendisi haber veriyormuş.
Venezuela Parlamento Binası
Bütün bu bilgiler dikkate alınır ve Caracas’ın günde 80 kişinin cinayete kurban gittiği bir şehir olduğu düşünülürse, dünyanın en güvensiz şehri ünvanının (!) boşuna olmadığı anlaşılır.
Caracas’ta sokak sanatçısı
Caracas’ta şehir merkezinde az sayıda da olsa sokak sanatçılarına rastlamak mümkün. Fakat sıradan bir sokak görünümündeki bir caddedeki, villa irisi bir binanın parlamento binası olduğunu öğrenmek bizi çok şaşırttı. Atamızın heykelini ziyaret edemeden dönmek ise içimizde ukde kaldı.
Yorum yap