TANRILARIN TAHTINA YOLCULUK 2: NEPAL
28.01.2020Annapurna rotasının yaklaşık yarısını tamamladığımızda en kuzey noktada Kagbeni’de konaklamıştık. Akşam üzeri küçük kasaba turunda bir yol ağzına gelmiştik. Rehberimiz “Buradan yukarısı özel izne tabi” demişti. Ona detaylı sorular sormuş, Upper Mustang Krallığını öğrenmiş ve bir sonraki rotamın bu olabileceğini düşünmüştüm. Yıl 2017… Bu hayalimi yine bir arkadaşımla paylaştım ve 2018 yılı Eylül ayı için plan yapmaya başladık. Önceki Nepal seyahatlerimde bize Katmandu ve çevresinde rehberlik yapan bir tanıdığıma danıştığımda, emekli olduğunu seyahat firması kurduğunu ve bize yardımcı olabileceğini söyledi, gezi planını onunla oluşturduk. Birkaç gün Katmandu ve çevresindeki tarihi kentleri, Chitwan Milli Parkı’nı, Budistlerin kutsal Lumbini tapınaklarını gezdikten sonra, gölü ve rengârenk kayıklarıyla ünlü Pokhara kasabasına ulaştık. Daha önceki seyahatimde gitmeye zaman bulamadığımız Sarangot Tepesi bu defa ilk görülecek yerlerdendi. Gün doğmadan orada olmak, günün ilk ışıklarının yedi sekiz bin metrelik zirvelerle dansını izlemek ve fotoğraflamak, hayatımın önemli ve sıra dışı bir penceresi oldu.
On iki yıl aradan sonra bir kez daha Nepal’deydim. Kagbeni ve Upper Mustang için alınmış özel izin belgeleriyle kuzeyde 4000 metrelerde Tibet sınırına doğru on üç günlük zorlu yürüyüş başladı. Kali Gandaki Nehri boyunca mendereslerin koynuna sığınmış, yamaçlara yaslanmış, uçurumların kenarına tünemiş köylerden geçtik. Kıraç yamaçlarda keçi ve yak sürülerine rastladık.
Chusang, Chele, Syanboche, Ghami, Charang sonrasında hedefimiz Upper Mustang’ın başkenti Lo Manthang’a ulaştık. Güzergâhımız üzerinde derin vadinin dik yamaçlarında kartal yuvasını andıran bir oyuğa yerleşmiş kutsal Rachung Chungsi Mağarası bizi bir süre misafir etti. Burada zor koşullarda yaşamını sürdüren Budist rahip tam bir hippi görünümündeydi. Bize ilgide kusur göstermedi, çay ikram etti. Her köşeyi fotoğrafladık. Taze ardıç dallarından tütsüyle bizi kutsadı. Bahşiş kutusuna destekte bulunduk ve zorlu yolumuza devam ettik.
Bölgenin en büyük kasabası Lo Manthang’ta renkli bir yaşam var. Mustang Kralı ölmüş, oğlu hemen kasaba yakınında bir otel inşa etmiş ve onu işletmekle meşguldü. Kraliçe sarayından ayrılmış, oğlunun yanında otelde kalıyordu. Saray muhafaza ediliyor, hemen yakınındaki rahip okulu tarafından kollanıyordu. Bir gün Lo Manthang’ta gezdik. Ertesi gün planımızda olmadığı halde, Tibet sınırına yakın, 4660 metre yükseklikte Kora La’ya gitmeye karar verdik. Bunun için kaldığımız pansiyonda bulunan dört çeker arazi aracını Fransız bir çiftle birlikte kiraladık. Onları istedikleri bir yerde bıraktık. Kora La ziyaretimizin ardından biz de bir süre sonra aracı terk edip köylere doğru yürüyüşümüze devam ettik. Bizden başka gezginin bulunmadığı bakir köylerde rastladığımız çocukları fotoğrafladık. Hasat mevsimi olduğu için tarlalarda imece usulü çalışan kadınlı erkekli gruplar gördük, sohbet ettik, fotoğrafladık. Islık çalarak rüzgâr çağıran kadınlara biz de ıslıklarımızla destek olduk.
On iki yıl sonra gördüğüm, ilkinden farklı bir Nepal’di. Binlerce yıldır köyler ve kasabalar arasında oluşan otantik patikalara alternatif, Çin’in planlaması ve desteğiyle İpek Yolu güzergâhında doğanın bütün zor koşullarına rağmen açılan otoyollar, çalışmak ve okumak için Hindistan’a ve Avrupa’ya giden gençler, cep telefonu ve internetle tanışan halk, köylerinde yalnız kalan yaşlılar artık Nepal’in gerçeğiydi.
Dünyanın çatısı olarak anılan Himalayaların önemli bir bölümü Nepal sınırları içinde. Doğa yürüyüşü için üç kez gittiğim Nepal, 30 milyon nüfusuyla Çin ve Hindistan arasında birkaç yüz metreden 8850 m’ye kadar yükselen, doğal güzellikler bakımından zengin bir coğrafyada. Dünyanın sekiz bin metrenin üzerindeki on dört zirvesinin sekizi Nepal’de. Doğa yürüyüşü ve dağcılık için gelen turistler Nepal için önemli bir gelir kaynağı oluşturuyor. Her zaman güleryüzlü insanları, fakir ama tok gönüllüler. Hanımların gündelik giysileri rengârenk, her an düğüne gidiyor gibiler. Tapınakları, Pokhara gölündeki kayıkları renk cümbüşü oluşturuyor. Himalayalarda yaşam çoğunlukla sokakta geçiyor. Çamaşır, bulaşık sokakta çeşme başında yıkanıyor, hatta banyo bile sokakta yapılıyor. Herhalde muson yağmurları ve kış boyu evde, kapalı mekânlarda oturmaktan sıkılıyorlar ve fırsat bulmuşken, güneşli günlerin tadını doyasıya çıkarıyorlar.
Nepal halkı, gerçekten çilekeş ama güçlü. Günübirlik mesafelerde küçük yerleşim alanlarında, köylerde, yaylalarda pansiyonlar işleterek, doğa yürüyüşü yapan turistlere rehberlik yaparak, onların yükünü taşıyarak, rota üzerinde hediyelik eşyalar satarak turizmden pay almaya çalışıyorlar. Tekerleğin olmadığı bir dünyada yürümeyi öğrendikleri gün yük taşımaya başlıyorlar ve kadın, erkek, çocuk herkes üzerine düşeni yapıyor.
Yoksul ama gururlu, sıcakkanlı ve mutlu insanlarıyla gidenleri büyüleyen ve tekrar gitme isteği uyandıran, milyarlık nüfusa sahip komşularına kıyasla küçücük bu ülke, dilerim sonsuza dek özgür ve mutlu kalır.
Ahmet Bozkurt
14 Jul 2021Emeğine sağlık çok iyi olmuş .Kutluyorum adaşım.
Eyup ATICIOĞLU
6 Feb 2020Hocam kaleminizin mürekkebi, objektifinizin ışığı bol olsun .