NAMASTE
11.07.2020Hindistan, resmi adıyla Hindistan Cumhuriyeti Güney Asya’da bulunan bir ülkedir. Dünyanın 7.büyük coğrafi alanı ve dünyanın en büyük demokrasisidir. Dünya nüfusunun Çin’den sonra en kalabalık 2.ülke olan Hindistan pek çok din ve mezhebinin sayısız kurucu ve kabilenin yanı sıra birbirinden farklı yüzlerce küçük dil grubuna ev sahipliği yapıyor.
Güneyinde Hint Okyanusu, batısında Umman Denizi ve doğusunda Bengal Körfezi bulunuyor. Hindistan’ın deniz kıyısı 7.517 km uzunluğundadır. Batısında Pakistan, kuzeydoğusunda Çin, Nepal ve Bhutan doğusunda ise Bangladeş ve Myanmar ile sınırlarını paylaşıyor.
Hindistan, birçok dinin doğum yeridir. Müslümanlar, Hristiyanlar, Sihler, Budistler ve Jainler dahil olmak üzere dini azınlıklar hala nüfusun önemli bir bölümünü oluşturuyor. Müslümanlar Hindulardan sonra gelen en kalabalık dini gruptur. Hindistan Endonezya’dan sonra sayıca en kalabalık Müslüman nüfusa sahiptir.
Hindistan’da başlık parası her ne kadar çok eski bir adet olsa da hala birçok bölgede uygulanmaktadır.
Hindistan da başlık parasının adı Drahoma’dır ve Hintli kadınlar evlenmek için erkeklere Drahoma ödemek zorundadır.
Hinduizm’e göre, inekler bize yaşamı sürdüren sütü sağladığı için kutsal bir hayvan olarak kabul edilir. İnek anne figürü olarak görülür. İnek, dünyanın ve ilahi ödülün bir sembolüdür.
Sütün yanı sıra inekler birçok pratik amaç sunar. Tarlaları sürmek, malları taşımak gibi. İnek gübresi metan bakımdan yüksek olduğu için yakıttan tasarruf edilir ve kullanılır. Hatta ısı ve elektrik üretilebilir. Birçok köy evlerinin duvarları ve zeminleri sıcak ve soğuğa karşı izole eden çamur ve inek gübresi karışımıyla sıvanır. Gübre mineral açısından zengindir ve Hindistan’da tükenmiş toprağı gübreleme yöntemiyle geri döndürmek için organik tarım hareketi vardır. Bazı dini törenlerde de inek ön plandadır. Bu törenlerde inek gübresinin yakılmasıyla aslında inek gübresinin yakılmasının havayı temizlediği ve radyasyonu önleyici özelliklere sahip olduğu bulundu.
Hinduizm ve Jainizm’de dünya yaşamından feragat eden dini kişi ya da kutsal kişiliktir. Kelimenin tam anlamıyla sadhana uygulayan veya kesin bir şekilde manevi disiplin yolunu izleyen anlamına gelir. Sadhular basit kıyafetler giyerler. Hinduizm’de safran rengi Jainizim’de beyaz renk ve çıplaklıkdünyevi malların feshini temsil eder. Hindistan’da 4 ila 5 milyon sadhu var. Bazı sadhular yalnız meditasyon uygularken diğerleri grup olarak dua etmeyi tercih eder. Basit bir hayat yaşayan sadhular çok az mülkiyete sahiptirler ya da hiç sahip değillerdir. Başkaları tarafından bağışlanan ya da atık yiyecek ve içeceklerle hayatta kalırlar.
Jodhpur, mavi şehir ve güneş şehir olarak bilinir. Hindistan’ın Rajasthan eyaletindeki en büyük ikinci şehirdir. Birçok saray ve tapınağın bulunduğu popüler bir turizm merkezidir. Şehir birkaç kapısı olan duvarlarla sınırlandırılmış. Nüfusu yaklaşık 1.033.918 dir ve nüfüsun %52’si erkektir. Jodhpur’un iklimi yıl boyunca süren kurak bir mevsimdir. Haziran ayının sonundan eylül ayına kadar kısa yağışlı bir mevsim vardır. Şehrin etradını Thar Çölü sarıyor. Neden mavi şehir olarak bilindiğini anlamak için şehrin eski mahallelerine gitmelisiniz. Şehrin kurucusu olan Roa Jodha’nın emriyle evlerin çoğu mavi renkle boyanmıştır. Rivayetlere göre bunun iki sebebi vardır. Biri Hindistan’ın kastı olan Brahminler ile ilişkili olduğu ve o eski evlerin bu kast ailelerine ait olduğu söyleniyor. Bir diğer sebebi ise böceklerin ve iş yerlerinin duvarlarının zarar görmesini önlemek için olduğudur.
Varanasi, diğer adıyla Benares Hindistan’ın Uttar Pradeş eyaletinde yer alan bir şehirdir. Hindularca kutsal kabul edilen Ganj Nehri’nin yanında yer alır. Her yıl ibadet etmek için ülkenin her yerinden gelenleri misafir eden Varanasi’nin koruyucu tanrısı olarak bilinen Şiva’nın şehri olarak bilinir.
Antyesti olarak bilinen ölü yakma kelimesinin anlamı ‘son fedakarlık’dır. Hinduizm’de ölülerin cenaze törenini ifade eder. Törenin detayları bölgeye, cinsiyete ve yaşa göre değişiklik gösterir. Ölüler Varanasi bölgesinde yakılıyor. Burada yakılmak Hindulara göre erişilebilecek son kademe olduğudur. İnanca göre dünyaya gelme döngüsünü kırmak için yakılmak gerekiyor. Yakılan kişinin döngüyü tamamlayıp cennete gittiğine inanılıyor. Bunu yanı sıra rahpler, hamile kadınlar,10 yşından küçük çocuklar ve yılan sokması sonucu ölenlerin döngülerini tamamlamak için dünyaya geri geleceklerine inandıklarından dolayı yakmıyorlar. Bedenlerini bir çarşafa sarıp ağırlık bağlayıp Ganj Nehri’nin ortasına atıyorlar.
Yakılacak kişinin bedeni bir çarşafa sarılıp bambudan yapılma bir sedyeye bağlanır. Üzerine aile bireylerine ait eşyalar, renkli kumaşlar bırakılıp çiçeklerle süslenir. Cenaze erkek bireyler tarafından taşınıp tören alanına getiriliyor. Önce Ganj’da yıkanıyor daha sonra odunların üzerine koyuluyor.
Ölen kişinin en büyük oğlunun saçlarını kazıtıp beyaz giymesi adeti var. Tören alanına kadın akrabaların bulunması yasak. Kadınlar yaradılış olarak daha duygusal olduğu için ve hüzünlü bir ortam olmaması adına bu yasak.
Ganj nehri Hindistan’ın kuzeyinden ve Bangladeş’ten geçen 2.700 km’lik bir akarsudur.
Ganj Nehri Himayala yaylalarında bulunan akarsuların birleşimden doğar. Dini önemi çok fazla olan bu nehir Hinduizm inancında dağ tanrısı Himayala’nın kızı Tanrıça Ganga’nın vücut bulmuş hali olduğuna inanılır. Bu yüzden kutsal kabul edilir. Yeryüzündeki en kirli 5 nehirden biri sayılıyor. Ganj Nehri organik atıkları en hızlı çürüten nehir oluşuyla biliniyor. Erozyon ve sellerden ötürü nehir yön değiştiriyor. Nehir kıyılarında yaşayan ve ‘‘ Pandit ’’ olarak bilinen din adamları şimdiye kadar nehri ziyaret eden kişileri el yazısıyla kayıt altında tutuyor.
İnançlara göre belirli günlerde nehirde yıkanmak günahların affedilmesi ve tövbelerin kabul görmesini sağlar. Hindu inancına göre nehrin suyu da nehir kadar kutsaldır ve şifalı olduğuna inanılır. Hindular için bir kurtuluş yoludur. İnanca göre hayatlarında nehrin suyundan bir yudum içmeden ölmek yarım kalmış bir hayat anlamına geliyor. Bunun yanı sıra ölmek üzere olan bir hastaya son nefesinde nehir suyunu içirmenin cennete gitmenin garanti olacağına inanırlar. Bu yüzden Hinduların evlerinde gerektiğinde kullanmak için nehir suyu bulundururlar.
Tac Mahal, karısı Mümtaz Mahal anısına Mughul imparatoru Şah Cihan tarafından yaptırılan güzel beyaz mermerden yapılmış bir türbedir. Hindistan’ın Agra yakınlarındaki Yamuna Nehrinin güney kıyısında yer alır. İnşası 20 yıl sürdü ve 1652’de tamamlandı. Yerden yüksekliği 82 metre olan kubbesi ve 4 minaresi vardır. Kubbe üzerinde altınlı bir alem vardır. Türbenin dört yanına Hattat Settar Efendi tarafından Yasin suresinin tamamı yazılmıştır.
Mümtaz Mahal ve Şah Cihan’ın 14. Çocuklarının doğumu sırasında Mümtaz Mahal hayatını kaybeder. Şah Cihan’ın en büyük aşkı olarak bilinen Mümtaz Mahal’in ölümü Şah’ı çok etkiler. Tahtı bile bırakmayı düşünür. Eşinin ölümünün ardından 2 sene yas tutar. Eşinin ölümünün ertesi senesi onun adına bir anıt yaptırmaya karar verir. Mümtaz Mahal’in anlamı sarayın mücevheri, seçilmiş kişi anlamına gelir ve Şah Cihan tarafınfan eşine bu isim konulmuştur. Tac Mahal ismi de sarayın tacı anlamındadır. Tac Mahal 1983 yılında Hindistan’daki Müslüman sanatının mücevheri, dünya mirası ve dünyaca ünlü şaheserlerden biri olarak UNESCO Dünya Mirası Alanı olarak belirlenmiştir.
Yorum yap