BİR KÜÇÜCÜK FIÇICIK İÇİ DOLU TURŞUCUK ESKİ FOÇA "PHOKAİA"
25.01.20192015 Temmuz başında arkeolojik bir kazıda görevli kardeşimin peşine takılıp gittiğimiz Eski Foça’ya ilk girişimizde hissettiğim hayal kırıklığını (ve ardından hissettiğim heyecanı) bugün gibi hatırlıyorum. Şehrin girişinde indiğimiz yokuştaki göbekten sağ tarafa (Yeni Foça yolu olduğunu sonradan öğrendiğimiz) dönüp ilerlediğimizde, karşımıza çıkan çoğu boş ve terk edilmiş gibi duran yapılar bizi 80’li yıllara götürmüştü. Burada iki ay nasıl kalacağımızı düşünmeye başlamıştım. Kardeşim kazı ekibi ile irtibata geçip onlarla buluşmaya gittiğimizde “Küçük Deniz” denilen koyun etrafında kurulan şehrin merkezine gelmiştik. Karşımıza çıkan denizin güzelliği, tarihi Rum konakları, taş binalar, küçük kafeler, balık lokantaları, sıra sıra dizilen balıkçı tekneleri, rüzgârla yayılan reyhan kokusu, meydandaki tek palmiye ağacının etrafında oturan insanları görünce içimi bir huzur kaplamıştı. Akşam, güneşin batışının muhteşemliği bize her şeyi unutturmuştu. Öyle ki henüz kalacak bir yer dahi ayarlamamıştık. Daha ilk yarım saat içerisinde bana hayal kırıklığından merak ve heyecana varan duygular yaşatan bu yerde şimdi iki ay boyunca ne sürprizler yaşayacağımı düşünmeye başlamıştım bile. Hemen bir otel ayarlayıp, eşyaları taşımadan gördüğümüz balık lokantalarından birine atmıştık kendimizi. O küçük meydan insanlarla dolup taşmaya başlamıştı , (kaldığımız süre içerisinde sık tekrarlanan) sokak gösterilerinden birini izleyip, deli rüzgârında savrulan saçlarımıza aldırmadan, Arnavut kaldırımlı dar sokakları, sıra sıra dizilmiş mekânları geçip, deniz kenarı boyunca yürüyüşümüzü yapıp, önünde uzun kuyruklar oluşan meşhur dondurmacıdan dondurmalarımızı alıp afiyetle yerken gördüklerimiz karşısında hayranlığımız artmaya başlamıştı. Her yer gün gibi aydınlık, cıvıl cıvıldı. Oysa gece çoktan çökmüştü, tabi bize de yorgunluk… Otele dönüp sabaha göreceğimiz güzelliklerin hayali ile uykuya dalmıştık. Bir hafta kadar otelimizin bulunduğu ‘Küçük Deniz’ denilen bölgeyi keşfetmekle geçirdik. Sokak aralarına girdikçe hemen her köşe başında hayır için dağıtılan lokma tatlısı, insanının samimiyeti, boyozu, Pazar günleri kurulan Türkiye’nin ilk ‘Yeryüzü Pazarı’, Salı günleri ise envai çeşit yeşilliğinden tutunda iğneden ipliğe ne ararsanız bulacağınız halk pazarında ben en çok Ege’ye özgü otların satıldığı tezgâhların başından ayrılamamıştım. Gündüzleri tüm bunların yanında Akdeniz’in ılık suyuna alışkın insanının çok zorlanarak gireceği buz gibi fakat bir o kadar da temiz ( tam 9 tane mavi bayrağa sahip*) denize girerek vakit geçiriyor, şezlongunu, şemsiyesini alıp gelen yerleşik halkı ile sohbet ediyor, internet yerine onlardan bilgiler alıyorduk. Yine böyle bir sohbet esnasında ‘Büyük Deniz’ denilen tarafın olduğunu öğrendik.
Sur ve Beşkapılar (Foça Sur Duvarları çalışmalarıyla ‘Unesco Kültür Mirası Aday Listesi’nde yer almıştır. Beşkapılar, Osmanlı dönemi kalesinin kayıkhane bölümüdür.1983-1994 yıllarında restore edilmiştir. Bugün otantik yapısı korunarak ilçede yaşayan amatör ve profesyonel sanatçıların eserlerini sergilediği sanat galerisi haline getirilmiştir.*)’ ın etrafından yürüdüğünüzde veya çarşının içinden geçerek ilerlediğinizde karşınıza çıkar ‘Büyük Deniz’. Burada yatlar demirlemiştir. Kıyıda ise çoğu taş binalardan oluşan yazlık siteler iç kısımlara kadar peyzajı ile adeta bir çiçek bahçesini andırır. Sokak aralarında dalından topladığımız karadutların ise tadı hala damağımda…
Foça ‘da kaldığımız süre içerisinde ikinci olarak konakladığımız yer oldu ‘Büyük Deniz’ . Burada bir ev kiralamış ve kaldığımız ilk gece köpeklerin havlamasından uyuyamamıştım. Sabah komşularımız ile sohbette yaban domuzlarının geldiğini, köpeklerin bu sebepten havladığını öğrenmiş, işin açıkçası pek de inanmamıştım. Ta ki Ağustos ayının başlarında aile fertlerinden üç kişi daha geleceği için kaldığımız evden daha büyük bir ev tutma ihtiyacı doğmuş ve yine aynı bölgede biraz daha yukarıda bir başka eve çıktığımızda söylenilenlerin gerçek olduğunu gözlerime inanamayarak şahit olmuştum. Her gece aynı saatte yavrularıyla birlikte çöplerin kenarına bırakılan yiyecekleri yemeye gelen bu hayvanları görmek, alışkın olmadığımız bir şeydi. Yukarı sokakta misafir bekleyen insanların balkonlara çıkıp, sokağın başına bakarak gelen misafirlerine ‘bekleyin biraz şimdi domuzlar var, birazdan gelin ‘ diye seslenmeleri ise belki de başka hiçbir yerde yaşayamayacağımız bir deneyimdi.
İzmir’e 65 km dir Foça, hafta sonu İzmirlilerin akınına uğrar. Yaz aylarında tekne turları yapılır. Siren Kayalıkları, Orak Adası, İncir Adası…
Homeros Destanı’nda da adı geçen mitolojik kent Foça’nın günümüzde simgesi fok, geçmişte ise horozdur. Eski adıyla Phokaia da denir.
“ Adını Foklardan almış, “Akdeniz Foku’nun” korunmasında pilot bölge haline gelmiştir. Zeytincilik ve zeytinyağı üretimi geleneksel tarımsal çalışmalarının başında gelir. Foça’nın; Avrupa’nın, özellikle Fransa’nın şarapla tanışmasındaki rolü tarihsel bir gerçektir. İstilalardan kaçan Cizvitler tarafından Foça bağlarından yapılan şaraplar götürülmüş ve Avrupa şarapla ilk kez karşılaşmıştır. Tarihi geleneksel şaraplık üzüm türü olan “Foça Karası” kısa bir geçmişe kadar üretilememe ve tükenme noktasına kadar gelmiş, yakın geçmişte Foça ve çevresinde neredeyse yok olan bağcılık bugün yeniden canlanmaya başlamış ve “Foça Karası’nın “ yeniden ticari olarak üretilmesi için çalışmalar hızlandırılmıştır.”*
Biz oradayken Foça belediyesi bir küçük fidan ‘Foça Karası’ nı meydanda bulunan tatilcilere hediye etmişti, hala evimdedir.
Balıkçılık ise olmazsa olmazıdır Foça’nın.
Tarihi eserleri ise saymakla bitirilemez; Athena Tapınağı, Kybele Açıkhava Tapınağı, Tiyatro, Arkaik Duvar & Heredot Duvarı, Dış Kale, Mozaikler, Taş Ev, Şeytan Hamamı, Sur ve Beşkapılar, Yel Değirmenleri, Fatih Camii, Kayalar Camii, Hafız Süleyman Mescidi, Osmanlı Mezarlığı… Sit alanı ilan edilmiştir.
Mutlaka uğranması gereken yerlerden birisi de Eski Foça köyleri arasında ‘Kozbeyli’ köyüdür. Köye iki farklı yol alternatifi var, biz Yeni Foça yolu üzerinden gitmiştik. Eski taş sokaklar, taş evler, en tepedeki Kozbeyli Camii’nin avlusundan manzarayı izleyip sonrasında meşhur dibek kahvesi, bitki çayları içip, zeytin kolonyasını denemelisiniz.
Aslında miniminnacık bir yer Eski Foça. Fakat ne yöne baksanız bambaşka güzellikler sunar size. Halk arasında anlatılan bir efsaneye göre Foça’da nerede olduğu bilinmeyen ‘Karataş’ adı ile bilinen bir taş vardır. ‘Ve her kim bu taşa basar ise buraya yerleşmek isteyecek, bir gün mutlaka Foça’ya geri dönecektir.’ denir. Bana sorarsanız bu “Karataş’ ın ” değil, tarihi, denizi, eşsiz gün batımı manzarası, her köşesinde sizi bekleyen güzellikleriyle kendisine hayran bırakan Foça’nın mucizesi…
Kaynak:
*FOÇA “PHOKAIA”
Tarih, Sanat ve Kültürlerin Buluştuğu Yer
Foça Belediyesi tanıtım broşürü
Foça “Phokaia”
Binbir Güzellikler Diyarı
Foça Turizmciler,Yatırımcılar ve Esnaf Derneği Broşürü
www.focatuder.com
Muhterem Uçar
15 Feb 2019Bir Foçalı denizci den bile güzel tasvirlenmiş bir Foça tanıtımı olmuş. Yazan eline, bu güzellikleri hisseden yüreğine, bu güzellikler gören ve kendi ruhunun güzelliklerini kelimelere yansıtan Meltem’i kutluyorum
Durmuş Ali Özkale
15 Feb 2019Çok güzel bir tanıtım yazısı okudum... Dil, çok şade ve kolay anlaşılır, betimlemeler, az ve öz biçimde kullanılmış bir metin.... Bu yazıyı okurken, ‘Sen, niçin öykü ve roman da yazmıyorsun?’ diyesi geliyor insanın...
Sevinç kökenler
15 Feb 2019Her yaz farklı bir rota oluşturup ege nin her beldesini görme çabasonda olan bir insan olan ben için; bu yazın rotası tanımlandı sanırım!teşekkürler meltem cim.
Semra
15 Feb 2019Beğenerek okudum. Bilginize sağlık.
Halil Mayden
15 Feb 2019Mükemmel bir yazı, harikulade fotoğraflar. Emeğinize yüreğinize sağlık!
Meliha Azar
15 Feb 2019Harika bir yazı
Canan Ülke
15 Feb 2019Cok güzel anlatmissin canim foçayi yüregine, kalemine sağlik ....
Kerem TAPKAN
15 Feb 2019Hocam bu soğuk kış gününde böyle güzel bir yazı ile içimizi ısıtıp, bizi yaz aylarına götürdünüz ve bi o kadar da bu güzel yerleri görme isteği uyandırdınız içimde. Yazdıklarınız rehberliğinde en kısa zamanda bu güzel yerleri gezmek ümidiyle... Yüreğinize, emeğinize sağlık.