YÜCE TOROSLARDAN BEREKETLİ ÇUKUROVA’YA…
28.11.2018Birbirlerinin karşıtı huyla doğup büyümüş iki kardeş, Toroslarla Çukurova. Onlarla yolu kesişen her faninin hayatında, mutlak ve kalıcı izler bırakmışlardır. Bereketli toprakları ve aman vermez geçitleriyle, her daim varlığını hissettirmişlerdir. Ezelden edebe yol ve yurt olmuş, iki canlıdır adeta…
İyiyle kötü, güzelle çirkin arasındaki uzaklık, aslında bıçak sırtı kadar yakındır bilenlere. İki zıtlıktan doğan yakınlıktır, Toroslarla Çukurova. Birisinin varlığını sürdürmesi, diğerinin ölümüne mıhlanmış gibi görünse bile yaşamalarına kaynaklık ediyor vesselam… Birinde az görüldüğü sanılan yokluk, diğerinde çoğalan bir bolluğa yürüyor durmadan. Ne aradığına bağlı olarak büyür ya da küçülür yoksulluk.
Her şeyi gören, bilen ve anlayan, yaşlı bir bilgenin naifliği içinde Toroslar. Oysa Çukurova, yüreğinin ateşinden göğe fışkıran bir sıcaklıktır. Şairane duruşuyla coşkulu ve üretken. Bire bin verir harfler; durmadan çoğalır sözcükler; şiir olur, destan olur, öyküleşir dillerde…
Toroslar, daha çok hayatın sırlarını saklar eteklerinde. Kudretini ve gücünü kısmen yitirmiş bir ihtiyarın suskunluğu içindedir. Yüce, heybetli ve azgın görüntüsü yanında, uysal ve yumuşak bir ruha sahiptir her daim.
Oysa Çukurova, yolunu şaşırmış her bahtı karanın uğrak yeridir. Doğanın ve insanın saldırısına maruz kalmış talihsiz yurttur. Tarihten damıttığı sabır ve sükûnetle, bilerek ve isteyerek ama aldırış etmeden izler, zamanın akmasına göz yumar usulca. Nankör ve küçük ruhlu sakinlerinin haylaz ve şımarık oynaşmalarına kızgın, lakin bir baba şefkati içinde görmezliğe gizler mütemadiyen.
Toroslarla Çukurova’nın tanışıklığı ve dostluğu, on binlerce yıl öncesine dayanır abartmadan. Akdeniz’in iç kısmı Toros dağlarına değer. Oynaşmaları ve sevimli çekişmeleri, o gün bugündür, sürer gider. Birbirlerini yakından tanımanın bilgeliği ve saygısı çerçevesinde, asla kırgınlığa ve küslüğe dönüşmez ilişkileri. Daha Toroslarda başlayan ve eteğinden kıvrıla kıvrıla akan berrak, coşkun ve köpüklü suları Seyhan, Ceyhan ve Berdan Nehri’ne karışır durmadan. Kalın ve dağ kayaları arasından aldığı değerli mineralleri, cömertçe savurur tüm ovaya, Çukurova’ya… Nehir’in sağında solunda, doğu ve batı kıyısında kümelenmiş, çoğunluğu mefta olmuş tanıdıklarının mezarlarına, dua niyetine hoş bir serinlik verir saygıyla… Sedir, namı diğer katran ağacı, Toroslarda kaim tüm nebatların atası. En yüce tepesinden, yükselti inişine göre sıralanır, bodur fundalıklar ve bozkır endemikleri. Çam, köknar, meşe, gürgen, çınar ve daha nice bitkiler ve ağaçlar, düz ovada palmiye, portakal ve diğer nebatlarla buluşur gün ışığında.
Toroslardan aşağı, Çukurova’ya akıp giden bu hayatın, yaman tanıkları var elbette. Doğanın kusursuzca işleyen yasalarına uyum gösteren, hatta ona göre şekil alan insanoğlu, kendi kanunlarını egemen kılma adına, ona hükmedene kadar savaştı, didinip durdu.
Yıllarca süren bu savaşın galibi şimdilik insanoğlu. Hangisinin daha insaflı, daha merhametli olduğuna tanıklık edecek olan da elbette yine insanoğlu olacak. Doğa mı yoksa insanoğlu mu?
Mehmet Cengiz TÜMER
29 Nov 2018Muhteşem fotoğraflar... Elinize gözünüze yüreğinize sağlık...
Hasan Yıldız
29 Nov 2018Tebrikler, muhteşem bir tasvir, sanki bu topraklarda 50 yılını geçirmiş biri olarak, sanki her kelimeyi, her harfi yaşadım. Tebrikler abim. Başarıların daim olsun inşaallah.
Ali Gül
13 Dec 2018Tek kelimeyle muhteşem
Ahmet Atmaca
13 Dec 2018Çok muhteşem emeklerinize sağlık ćok teşekkürler
Yusuf inan
13 Dec 2018Bir İç Anadolulu olarak ,Çukurovada çok güzel bir tur attım.Dilinize sağlık kıymetli öğretmenim...
Hasan Şen
22 Dec 2018Tebrikler kardeşim. Necip Fazıl Kısakürek in büyüleyici ifadelerini hatırlattı bana, keşke bir roman veya hikaye yazsanız... Belki de yazdınız, benim haberim yok..
erkan demir
2 Sep 2019harika fotograflar, doganin ictenliklerii sunuyorsunuz bize. Yazinizda bir o kadar icten ve toroslarla ovanin fiziksel zenginligi icinde sevdik bu ulu dogayi. yuregine emeğine sağlık Cengiz bey.