FAHRİ HİYEBANİ MEZARLIĞI MI, BAKÜ HEYKEL SERGİ ALANI MI?
06.04.2019Azerbaycan’ı gezmek amacıyla Adana’dan yola çıktığımızda, seyahat boyunca yolumuz bir kaç kez heykeltıraşlarla çakıştı her nasılsa… İstanbul’dan aktarma yapıp, Bakü’ye uçacağımız tarihlerde İstanbul’da heykeltıraşların duayenlerinden Rodin'in sergisinin olduğunu öğrenince, ayağımıza kadar gelen fırsatı değerlendirip, İstanbul’da bir gün kalıp, bu sergiyi izlemeye karar verdik. Ardından Bakü'ye gidecektik...
Daha öncede bazı heykel sergilerini gezmiştim ama bende pek iz bırakan bir heykel olmamıştı. Bu duyguyla gittiğimiz Sakıp Sabancı Müzesi’nde sergiyi gezmeye başlarken aldığımız kulaklıklarla her bir eserin öyküsünü dinleme şansını yakalayınca, heykellerin neler anlatabileceğini daha fazla hissettim. Avrupa heykel sanatının güçlü temsilcilerinden olan Rodin’in bu sergisi, “birbirine yabancı öğelerin, bir biçimde yan yana gelip, yeni kompozisyonlar oluşturmasıyla doğmuştur” şeklinde tanımlanmıştı. Rodin’in ülkemizde çokça bilinen “Düşünen Adam” dışında farklı eserleri ve onun sanat anlayışına dair doyurucu bilgilerin ışığında, kısa bir İstanbul turundan sonra ertesi gün Bakü uçağına bindik.
Hazar Denizi’nin batısında yer alan Bakü’de, daha önceden yaptığımız bağlantılar sonucunda bize eşlik edecek arkadaşımızın heykeltıraş olması bizim Bakü’deki heykel sergi alanına ulaşmamızın ilk adımı oldu… Arap, Osmanlı, Rus egemenliğinde geçen yıllar ve bölgede yer alan Zerdüştler, Bakü'de farklı kültürlerden oluşan bir mozaiğin oluşmasına yol açmıştı... Şehrin içindeki tarihi dokunun yer aldığı ve tehlike altındaki dünya miraslardan “İçeri Şehir” diye tanımlanan bölgeyi, eski bir Zerdüşt Tapınağı olduğu düşünülen Kız Kulesi’ni, heykeltıraş arkadaşımız Ferman’la gezerken bu arada şehrin içindeki devasa heykellere de gözümüz takılıyordu. Bunlardan ünlü şair Nizami Gencevi, Nesimi şu an aklıma gelenlerden… Tarihten izler taşıyan bu yerleri, kişileri görürken Ferman’ın heykel atölyesini de ziyaret ettik.
Bu ziyaretimiz sırasında onun heykel çalışmalarıyla ilgili sohbet ederken "Bakü’de birçok heykelin bulunduğu özel bir yer var, orayıda görmek ister misiniz?" sorusuyla karşılaştık... Ferman'ın bize göstermek istediği yer “Fahri Hiyabanı Mezarlığı(Ulusal Şeref Mezarlığı)" idi... Yani devlet büyükleri ve üst düzey önemli kişilerin gömüldüğü anıtsal mezarlık.
1948 yılında kurulan mezarlıkta Sovyetler döneminde üstün başarı göstermiş devlet adamları ve askerlerle birlikte Azerbaycan'ın tanınmış edebiyat, sanat, ilim ve bilim insanlarının mezarları bulunmaktaydı.
Bu kişilerin mezarları onları anlatabilen öyküleri olan heykellerle süslüydü. Örneğin bir bestekarın mezarında notalar, bir yazarın mezarında kalem işlenmişti. Ünlü kişileri ifade eden sembollerle oluşan bu anıtsal mezarlıkta Sovyetler'in hakimiyetinin bitip, Azerbaycan’ın bağımsızlığına kavuşmasında önemli katkısı olan kişilerin de mezarları bulunuyordu. Bunlardan en bilinen Ebulfez Elçibey olup, biz onun mezarını da görme şansını yakaladık. Diğer mezarlarda bulunan kişiler taş heykellerle ifade edilirken Elçibey’in mezarı Türk Devletleri’nin bayraklarından oluşturulmuştu…Ve sanırım Elçibey’i ifade edecek en güzel şeyde geçmişte ve şimdilerde var olan Türk devletlerini temsil eden Türk Bayrakları osa gerek.
Modern Azerbaycan’ın kurucusu sayılan Haydar Aliyev’in mezarı da burada yer almaktadır. Ama ben onun heykelini ebat olarak heybetli olsa da sanatsal ifade gücü açısından diğer heykeller kadar başarılı bulmadım…
Bu görkemli heykel sergi alanında misafir olan bazı ünlüler şöyle; şair, yazar ve tiyatro yazarı Samed Vurgun; şair ve yazar Bahtiyar Vahabzade; besteci ve müzikolog Üzeyr Hacıbeyli; besteci, eğitimci, pedagog Qara Qarayev; besteci Tofiq Quliyev; ses sanatçıları Sara Qadimova, Şövket Elekberova, Reşit Bebudov, Müslüm Magomayev ve Bülbül Memmedov…
Birçok ünlünün heykelinin olduğu bu alanda mezarının fotoğrafını çektiğim İsmayıl Şıxlı, hikaye, destan ve romanlarıyla ünlü bir yazar olup, belki de “kalem kılıçtan keskindir” diye düşünülüp, kılıçla ifade edilmeye çalışılmıştı.
Biz tek tek mezarları gezip, incelerken meraklı mezarlık bekçisi de yanımıza gelip, bizimle sohbet etmeye başladı ve Türkiye’den geldiğimizi öğrenince şu soruyu yöneltti;
“Atatürk öldükten kaç sene sonra Anıtkabir’e gömüldü?”
Ben üzülerek bunu bilmediğimi fark ettim. Cevabı o görevliden öğrenmiştim. Atatürk’ün naaşı, Anıtkabir yapılana kadar 15 yıl Etnografya Müzesi’nde kalmıştı…
Sanata, insanlığa dair güzel şeyler hissederek oradan ayrılırken iyi ki buraya gelmişim dedim. Bakü'ye yolu düşenlere, hem görkemli bir heykel sergisini gezmek, hem de Azerbaycan’ın önemli kişileri hakkında bir fikir sahibi olabilmek için bu mezarlığı gezmelerini ısrarla öneriyorum.
KAYNAKÇA :
https://sakipsabancimuzesi.org/tr/sayfa/sergiler/heykelin-buyuk-ustasi-rodin-istanbulda
http://temizwiki.com/Fahri_Hiyaban%C4%B1_Mezarl%C4%B1%C4%9F%C4%B1
Mustafa ünal
20 Apr 2019Gülsüm hanım, çok güzel ,değerlendirme ,inceleme öz eleştiri içeren bir yazı olmuş, başarılarınızın devamını dilerim.
Derya Yazar
5 Oct 2020Farkındalık için teşekkürler