UÇTAN UCA ŞİLİ
23.01.202014 Aralık 2016 - 5 Ocak 2017 tarihleri arasında gerçekleştirdiğimiz Şili gezisini, toplam 46 saat uçuş, 7000 km yol, sayısız macera, anı ve yüzlerce fotoğraflarla tamamladık.
İlk iki günümüzü Şili'nin başkenti Santiago'da geçirdik. Otelimizin şehir merkezinde olması görülecek yerleri yürüyerek kolayca bulmamızı kolaylaştırdı.
Santiago, batısında Anden dağları ile sınırlı, parkları, müzeleri ve akşamları gençlerin doldurduğu dar sokakları ile hareketli bir şehir.
Özellikle ilk önce görmek istediğimiz Atatürk Parkı’nın bakımlı ve güzel semtte olması bizi gururlandırdı.
Arabamızı kiralayıp, renkli evleri, sanat ve sanatcısını seven , insanın kendini gökkuşağında yürüyor hissi veren bir liman şehri Valparaiso'ya ulaştık. Valparaiso, Şili'nin ünlü şair ve yazarı Pablo Neruda'nın yaşadığı ve sevdiği şehir. Pablo Neruda öldükten sonra evleri müzeye, sokaklar bir Neruda geçidine dönüştürülmüş.
Yönümüzü Atacama Çölü’ne doğru çevirdik. Yerleşim çok az olduğu için ıssızlık ve çöl havası bizi biraz ürküttü.
Patlamış volkan lavlarının içinde birer küçük cennet olan köylerde kaldık.
Bu köylerde, akbabaları, pelikanları ve deniz aslanlarını , doğal ortamlarında avlanırken izlemek bizim için bir belgesel niteliğindeydi.
San Pedro de Atacama, gündüzleri kuru sıcak, akşamları serin, tozun ve çölün ortasında hiç yağmur görmeyen, 2500 metre yükseklikte, insana sanki başka bir gezegene inmiş hissi veren bir köy.
Çevresinde bulunan gölleri, volkanları ve gayzerleri çok etkileyiciydi. Büyük tuz gölündeki Flamingoların görüntüsü muhteşemdi. Yıldız gözleme istasyonlarına ulaşmak için önceden rezervasyon yapmak gerekiyor.
İlk gün arabamızla 4500 metre yükseklikteki göllere çıktık. Gördüğümüz manzara karşısında büyülendik.
San Pedro de Atacama'da üç gün kaldıktan sonra, Şili'nin geleneksel içkisi Pisconun üretildiği Pisco Elqui köyüne ulaşmak için, üzüm bağlarının bulunduğu vadide uzun bir yolculuk yaptık. Bu bereketli vadide gözümüz yeşile doydu.
Gezimizin ikinci bölümü Santiago'dan 4 saatlik uçak yolculuğundan sonra, Şili'nin Patagonya bölgesinde bulunan Punta Arenas şehrine gelerek başladı.
Punta Arenas, Macellanın kapısı diye anılıyor. Macellan'nın gelişini anlatan büyük bir anıt gemi, sahilde yerini almış. Şehirde sömürgeci ülkelerin inşa ettiği eski tarihi binalar ve heykeller dikkat çekiyor.
Yeni yıla , Puerto Natales kasabasında sokak köpekleriyle sahilde dolaşarak girdik.
Ertesi güne, kasaba çevresinde bulunan Serrano buzuluna giderek başladık.
Geri kalan günümüzü dağcıların hayali, granit kayalarıyla ünlü Torres del Paine eteklerinde bir Lama cinsi olan Guanakoları, büyüleyici doğa ve bitki örtüsünü mest olarak izledik.
Torres del Paine granit kayalarının, yerli halk dilinde mavi gökyüzü kuleleri anlamına geldiği söyleniyor .
2500 km kare büyüklüğündeki Torres del Paine, doğal koruma alanı olarak, Patagonya bölgesi için turizm açısındanda büyük bir gelir kaynağı.
Şili'den dikkatimizi çeken ayrıntılar ;
Türkiye hakkında hiç bilgileri yok ama türk televizyon dizilerini çok seviyorlar.
Çok güzel ülkeleri var ama çevreyi kirletiyorlar.
Şehir, kasaba ve köylerde yoğun miktarda sahipsiz köpek var, halk ile iç içeler.
Denize girilebilir sahillerde yüzen yok, güneşlenen çok.
Yeraltı kaynakları çok ama halk fakir.
Doğası muhteşem.
Yorum yap