KADIN SUDUR, SU İSE KADIN

Her şeyden uzaklaşmak istedim bir an… Beni çevreleyen, bunaltan her şeyden…  Ve yüreğimde hissettiğim çağrıya kulak vererek gittim… Gittim ve gittim… Sulardı beni çağıran… Dağ kaynakları, ırmaklar, dereler gürül gürül akan şelaleler… Bu çağrıya ulaşıncaya kadar gittim... Toros şelalelerine kadar… Ardıç ağaçlarının artık çok yükseklerde olduğumuzu müjdelediği, çam ormanlarının, çiçeklerin, kuşların her yanı sardığı yere…  Yüzlerce, binlerce yıldır oradan geçen herkesi, göç eden, savaşan, barışan, orada kalan insanları, toplulukları, kavimleri, onlarla birlikte yolculuk eden hayvanlarını bekledikleri yere… Yeşilin, mavinin, sarının, beyazın, kırmızının, siyahın, tüm renklerin, ama en çok yeşilin büyüleyici tonlarının gözlerimin önünde serildiği ruhsal sığınağa gittim.

Her yandan sular geliyordu... Şelaleler dört bir yandan dökülüyordu… Artık kimse yoktu, yalnızca sular ve ben vardım… Kendimi şelalelerin çağıltısına bıraktım… O baş döndürücü güzelliğin ortasına… O buz gibi sulardan yudum yudum içtim… Her yudumda kendime daha da çok yaklaştım... Kendime yaşlaştıkça beni mutsuz eden her şeyden yavaş  uzaklaştığımı, arındığımı o an anladım... Suların yüreğinin atışını hissettim kendi yüreğimde… Su ile bir oldum… Su oldum… Ve  bildim ki;

Su arınmaktır,

Temizliktir,

Şifadır,

Kana kana içmektir,

Mutluluktur,

Hayal kurmaktır,

Müziktir,

Şiirdir,

Resimdir,

Güzelliktir,

Aşktır,

Sevgidir,

Barıştır,

Berekettir,

Hayattır,

Hayat verendir.

Tıpkı kadın gibi… 

 Bir kez daha tüm yüreğimle hissettim ki, su bendim. Ben, kadın… Kadın sudur, su ise kadın…

Şellaleler boşuna çağırmamıştı beni...  Dünyanın ilk yazılı barış anlaşmasında imzası olduğu için "Barışı Doğuran Kadın’’ ve ‘’Çiçeklerin Kraliçesi’’  olarak bilinen Hitit İmparatoriçesi Puduhepa’nın hekimlikte kullandığı çiçekleri sulayan, yaraları iyileştiren, berrak suların aktığı şelaleler… O günden bu yana hep güçlü kadınların yaşadığı coğrafyanın şelaleleri… Bana unuttuğum ne varsa hatırlattınız… Benim bir su olduğumu dahi.

4012