FADO'NUN BAŞKENTİ: LİZBON BÖLÜM 2
24.07.2021FADO'NUN BAŞKENTİ: LİZBON
BÖLÜM 2
Lizbon'da ikinci günümüz. Bugünkü programımız Se Katedrali, Castle Sao Jorge, Alfama sokakları, Fado Müzesi, Belem Kulesi, Kâşifler Anıtı, Vasco de GAMA Denizcilik Müzesi, Jeronimos Katedrali, Pasteils de Belem, Amalia Rodriquez'in evi.
Kahvaltı sonrası vakit kaybetmeden Se Katedrali'ne doğru yürüyoruz. Kaleye çıkan yolun hemen başında. Hava güneşli ama sabah soğuğu hafiften ısırıyor. Se katedraline giriyoruz. Gotik tarzdaki bu kilisenin yerinde daha önce Alfama bölgesine yerleşen Mağribilerin ( Kuzey Afrikalı Müslüman nüfus) yaptığı cami varmış. 1750 yıllarında şiddetli deprem ve ardından gelen Tsunami ile kentin alçak bölgeleriyle birlikte bu camide yıkılmış ve yerine bu katedral inşa edilmiş.
Katedralden çıkıp kaleye doğru tırmanıyoruz. Tajo nehrini panorama gören bir parkta soluklanıyoruz. Daha sonra tekrar tırmanışa devam.
11. yy ortalarında Mağribi egemenliği döneminde yapılmış. Ulaşılması zor doğal engellerin bulunduğu bir tepeye inşa edilen kalenin kuzey ve batı duvarlarında iki girişi bulunmakta. 11 kulesi bulunan ve iç ve dış kale olmak üzere iki bölümden meydana gelen kale tüm Lizbon'a, Tajo nehrine hâkim durumda. Kalenin surlarından kırmızı kiremitli çatılarıyla Lizbon'u, Tajo nehrini, Tajo nehrini aşan 24 Nisan asma köprüsünü, karşı kıyıdaki dev İsa anıtını izliyoruz. Surların üzerinde bir tur atıyoruz. Kalenin çıkışındaki bir sokak ressamı ilgimizi çekiyor. Tezgâhını yeni kurmakta olan ressamın KAHVE kullanarak suluboya tarzında sephia resimler yaptığını görüyoruz.
Kaleden inip Alfama'nın dar sokaklarına dalıyoruz. Bir zamanlar Mağribilerin yaşadığı bu semtte bugünde düşük gelir gurubundan insanlar yaşıyor. O nedenle geceleri bu bölgenin güvenli olmadığı konusunda uyarılıyoruz. Daracık sokaklarda döne kıvrıla günlük yaşamındaki Portekizlileri izleyerek, kâh fotoğraf çekerek kâh sohbet ederek iniyoruz. Deniz seviyesine indiğimizde Sevgili Aslı ile Hakan'ın Alfama sokaklarındaki bir fırından aldıkları Mozaik pasta ile ara öğün yapıyoruz.
Sorarak FADO MÜZESİ'ni buluyoruz. 5 € olan giriş biletlerimizi alıp eşyalarımızı vestiyere bırakıp müzeyi dolaşıyoruz. Fado'nun tarihçesi, enstrümanları (gitar + bizim uda benzeyen Portekiz Gitarı) bu enstrümanların yapılışını, ünlü fado sanatçılarının plaklarını, giysilerini, fado resmi yapan ressamların eserlerini izleyerek küçük bir amfide fado dinliyoruz.
Fado Müzesi'nden çıktığımızda öğle yemeği saati gelmişti. Yemek işini Belem tarafına bırakıp müze görevlisinden öğrendiğimiz bir paralel caddedeki duraktan 728 nolu otobüse binip BELEM'e gidiyoruz. Kentin batı ucundaki Belem’de öncelikle Jeronimos katedralini ziyaret ediyoruz. Vasco da Gama'nın uzak doğu seferlerinden kazandığı parayla yaptırdığı bu arada uzak doğu ülkelerinde ve diğer tropik bölgelerde gördüğü meyvelerin motiflerinin yer aldığı dev kapıyı izliyoruz. Yan kapıdan katedrale girdiğimizde sağ tarafta Vasco de Gama sol tarafta ise onun seyahatlerini kaleme alan şair dostunun mezarı (lahitleri ) bulunuyor.
Pasteil Belem'i tatmayı yemek sonrasına bırakıp Tajo nehri kıyısına geçiyoruz. Yelken kulübünün restoranında uygun fiyatlı menüyü görünce hemen yerleşiyoruz. Balık menü ve biradan oluşan menümüzü (8.50 €) yerken bir yandan da dinleniyoruz.
Yemek sonrası geniş bir parkın içinden geçip Kâşifler anıtına ulaşıyoruz. Portekizli özgür ruhlu kâşif denizciler adına yapılmış anıt Tajo nehrine uzanan bir geminin burnu gibi.
Kâşifler anıtından 150 - 200 metre ileride bu özgür ruhlu kâşif denizcilerin Lizbon'u terk edip Okyanusa açılmadan önce son uğurlandıkları noktaya yapılmış Belem kulesi var. Tajo nehri yükselince etrafı sular ile çevrilen kuleye bir köprüyle geçiliyor. Biz de kâğıttan yaptığımız yelkenlimize özgür gezgin ruhlarımızı yükleyip Tajo nehrine bırakıyoruz, yelkenlimiz okyanusa doğru ilerlerken biz de el sallıyoruz.
Şimdi yemek sonrası bir kahve içip Belem pastası yemenin zamanı. Geriye dönüp tekrar Jeronimos Katedraline doğru yürüyoruz. Katedralin yakınında ve ana cadde üzerindeki bu ünlü pastane biz öğle saatlerinde önünden geçerken tıklım tıklımdı. Kuyruk caddeye uzuyordu. Şimdi biraz rahatlamış, biz Hakanla Pasteils de Belem için sıra beklerken ekibin diğerleri masa kapmaya gittiler. Pasteils de Belem'in tanesi 1.05 €. Sıkı durun günde 30.000 tane satıyorlar. Günde 30.000 € sıcak para. Turizm böyle bir şey.
Pasteils Belem ve kahve molasından sonra karşısındaki otobüs durağında 728 nolu otobüse binip Praça de Commercial Baxia'da iniyoruz. Ben dinlenmek ve uzanmak için hostelde kalıyorum ( belim iflas etti.) , diğerleri Amalia Rodriquez'in evi için Bairo Alto sokaklarına devam ediyorlar. Ama akşam öğreniyorum ki Bairo Alto'nun daracık inişli çıkışlı sokaklarında dolanıp sora sora güç bela evi bulduklarında tadilat nedeniyle kapalı olduğunu görüp hayal kırıklıkları ve yorgunlukları ile geri dönüyorlar.
Lizbon da ikinci günümüzü planladığımız gibi bitirdik. Yarın, programımızda Sintra, Cabo da Roca ve Cascais var.
Devam edecek...
Yazı ve Fotoğraflar:
Mehmet Cengiz Tümer
Yorum yap