BİR GAUDİ KLASİĞİ: CASA MİLA YA DA LA PEDRERA
13.11.2019CASA MİLA “ LA PEDRERA “
Akşamüzeri hava biraz serinleyince lobide bulduğum Tuncay’la birlikte bir blok arkadaki Casa Mila’yı gezmeye karar veriyoruz. Gişe önündeki 8–10 kişilik kuyruğa giriyoruz. Giriş ücreti 11 €. Ana kapıdan girdikten sonra yeşillikler içinde bir bahçe / avlu karşılıyor bizi. Avlunun ortasında üzeri korunaklı bir koridor birinci kata çıkıyor. Binanın üst katlarındaki pencereler bu boşluğa bakıyor.
Casa Mila 1906 ve 1912 yılları arasında inşa edilmiş. Geç 19. yy ile erken 20. yy arasında Ciutat Vella’daki kentsoyluların yerleşim alanının yerini Passeig de Gracia diye adlandırılan Eixample bölgesi Barcelona’nın genişlemesinin yeni ana merkezi olarak almaktadır.
Sanayici Pere Mila ve eşi Roser Segimon, Sagrada familia'nın mimarı Gaudi’ye Gracia ile Barselona’yı ayıran sınırda bir bina sipariş ederler. Gaudi de birbirinden bağımsız iki girişi olan, aydınlık bir ortam sağlamak için birbirine açılan iç avluların olduğu iki blok apartman inşa eder. Bu bloklar ritmi sürdürebilmek için, birbirinin aynısı ön cepheyi paylaşırlar. Dahası binanın yapısı ön cephede büyük açık alanlara olanak sağlamak için ağırlık taşıyıcı duvarlar yerine sütunlara dayanır. Konstrüksiyonda ve fonksiyonellikte kullanılan yenilikçi tasarım ve süslemeler o zamana kadar olan mimari stilde devrim yaratmıştır. Ön cephede kullanılan bu yöntem nedeniyle bina kayaya oyulmuş gibi görünmektedir ve binanın taşocağı anlamına gelen “La Pedrera” olarak adlandırılması da bundandır. Diğer adı "Casa Mila" ise Mila'arın evi anlamında kullanılmaktadır.
Asansörle dördüncü kata çıkıyoruz. Aradaki katlar hali hazırda bir finans kuruluşu tarafından aktif olarak kullanılıyormuş. Dördüncü katta kalıcı sergi bulunuyor. Bu bölümde 20. yy’ın ilk on yılında Barselona kentsoylularının ev kreasyonlarına göre yeniden düzenlenmiş ve gündelik yaşamdaki eşyaları ile dekore edilmiş bölüm bulunuyor. Burada kapı tokmağı ve kolundan kemere, tavandan tabana kadar Gaudi tarafından tasarlanmış. tasarımlar kusursuz ve ileri derecede ergonomik.
Bir kat yukarıda orijinalinde su depolarının ve çamaşır asma iplerinin bulunması düşünülmüş ama şimdi sergi alanı olarak kullanılan Gaudi tarafından özel olarak tasarlanmış çatı arası var. ESPAİ GAUDİ olarak adlandırılan bu kalıcı sergi; Antoni Gaudinin yaşamını, yaşadığı dönemdeki tarihi ve kültürel ortamı, onun sanatsal değerlerini, mimarisindeki teknik yenilikleri, icatlarını anlayabilme olanağı sağlar. Audio-visual sunumları, fotoğraf, model ve çizim koleksiyonunun tamamı burada sergilenir. Sergi La Pedrera’nın ruhuna sadık kalınarak yedi bölüme ayrılmıştır.
Küçük bir kapıdan Terasa çıkılır. Yağışlı havalarda ziyarete kapatılmaktadır. Bu eşsiz teras normal bir teras işlevi yerine, sanatsal ve sembolik bir güç olarak tasarlanmıştır. Burada kullanılan mimari-heykel argümanlarının şaşırtıcı dizilimi üç yapı tipine indirgenmiştir. Merdiven, havalandırma kuleleri ve bacalar. Bu yapılar yoldan görülmediği için sıvanıp boyanabilirdi oysa bir kısmı kırık seramik parçalarıyla kaplanmış. Dalgalı formda yapılmış korkuluk ön cephe ile uyum içinde. Gaudi çatının sonlanımı ile ön cephenin ritmi arasında bir uyum yakalayabilmek için çabalamış.
Çatıda birbirinden farklı formda 12 baca bulunmakta. Dini inançları ağır basan Gaudi bu on iki bacayla 12 havariyi sembolize etmiştir. Ayrıca bütün tasarımlarında doğayı örnek alan Gaudi binanın ön cephesinde okyanus dalgalarından esinlenmiştir. Ayrıca binanın ön cephesindeki demir korkuluklar da okyanus dalgalarının köpükleri şeklinde betimlenmiştir. Çatı arasında sergilenen diğer tasarımları da doğadan esinlenmiştir ve kusursuz bir ergonomiye sahiptirler.
Çatıdan bir süre Sagra da Familia’yı ve Barselona caddelerini kuşbakışı izliyoruz ve ardından bu kez merdivenlerden inerek bu eşsiz yapıyı terk ediyoruz.
Yorum yap