Üye Ol / Giriş yap


Gezi Rotaları

ADIM ADIM BİR MARDİN ROTASI ... VE ÖTESİ ...

NUREDDİN ÖZDENER 17.12.2018

Sevgili Altınrota dostları, “Merhaba” dedik mi?

Merhaba...

Mardin’de yarım günlük, bir zaman ve mekan  hırsızlığına ne dersiniz... Hadi o zaman!  

Sağlık Müdürlüğü’nden arkadaşım aradı,  müdürüm biz Mardin’e gideceğiz arkadaşlarla, bize bir program yapar mısınız diye rica etti. Ben de ona ”Harika bir seçim, çok güzel olur size programı yapıp whatsaptan gönderiyorum” dedim.

Son zamanlarda Mardin’e dair dostlarıma sesli programlar yapmak bana çok keyif veriyor. Sonrasında da canlı destek veriyorum.  Mesela Turgut Bağır’a sağlamıştım böyle bir canlı navigasyon desteği. Sıkışınca telefon ile aradı. Kimi zaman, dayanamadım ben aradım; 

"Sağa dön, 70 adım sonra karşına kıbleye bakan üzerinde horoz tokmağı olan kapı göreceksin. Kapıyı çal, kapıyı açanı telefonda bana ver" gibisinden.  Ya da "birinci caddeden 50 adım sonra sağda bir fırın var, gir içeri  Musa’yı sor, benim diyecektir, telefonu uzat ona bir şey söyleyeceğim;  Musa sana gelen abiye varsa tanıdık bir ailenin sembuseğinden bir tane verin"

Keyifli...

Sevgili dostlar, telefonumun ses kayıt cihazını açtım. Ve düğmeğe bastım.

Şimdi kaydı açıp sizler için kısaltarak yazıyorum;

“Sabahıl hayr ye Merdin. Sabahıl verde ul yasmin”  yani “Günaydın Mardin, güllerin ve yaseminlerin sabahı, günaydın"

Merhabalar sevgili Altınrota dostları, Mardin’e hoş gidiyorsunuz.

 Size ufak bir program yaptım, eğer bu programa uyarsanız keyifli bir vakit geçireceksiniz. Belki de bu programa uymasanız daha keyifli bir vakit geçireceksiniz. Onu bilemeyiz.  Zaten Mardin hep sürprizlerle doludur. Taşkent… Masal kent... dikkat edin bağımlılık yapabilir. Ama Mardin ruhunuza iyi gelecektir, bundan emin olun.

Benim önerim, Mardin’de ilk işiniz Kasımpaşa Medresesi’ne gitmek.  Önce Kasımpaşa’da büyülenin ve lütfen başınızı eğip, bedeninizi küçültüp, dershanelerin kapılarından girin içeri. Her kapının üstünde bulunan ve birbirinden farklı olan oymaya dikkat edin. “İlim bilmek” üzerine düşünün.  Kasımpaşa’nın ardından Deyrulzafaran Manastırı’nı öneririm.

Deyrulzafaran’da “Ahdımız var, biz Rahip Gabriel Akkurt ile görüşmeden çıkmayız” diye diretin.  Ona bir iki makul ve mantıklı soru sorun, ama tartışmayın, sorgulamayın, kıyas yapmayın.  Ötekini sevmenin hazzına varın. Zamanı varsa ve şanslıysanız size zafaranlı çay bile ikram eder. Kim bilir? Siz yine de benim adımı verin.   

Deyrulzafaran Manastırı’nı gezdikten sonra geri dönüş yolunda anayola çıkışta hemen sola dönüyorsunuz. Nusaybin yoluna ovada Dara Antik Kenti ve nekropolü var. Kentin bulunduğu yerin bugünkü ismi Oğuz Köy. Mardin’den 17 kilometre gittikten sonra Akıncı Köyü’nü geçince karakolun yanından sola giriyorsunuz.  Oğuz Köy’de, nekropol ve sarnıçları gezdikten Daralı yeşil gözlü güzelim çocuklar ile tanıştıktan sonra geri dönüyorsunuz. Geri dönüş yolunda Mardin siluet fotoğrafı çekebilirsiniz. Güneşin durumu ve havanın açık olmasına bağlı olarak Mezopotamya ve uzaklarda Kafdağı kartal yuvası Mardin çok çarpıcı bir görüntü olabilir.

Tahmin ettiğim kadarıyla Tatlıdede Antik Otel’de misafir olacaksınız. Yaklaşık saat on üç civarı otelinize geliyorsunuz. Otele yerleşip soluklandıktan sonra çok fazla oyalanmadan, terletmeyen rahat giysilerinizi giyin (ki çıkacağınız merdivenlere hazırlıklı olmalısınız) otel kapısından çıkar çıkmaz karşıya bakın. Karşınızda taş ustasının özene bezene işlediği bir pencere ve cumba göreceksiniz ve fotoğraf makinenize davranacaksınız, ancak bu işi akşam saati batı ya da sabah doğu güneşine bırakın. Sokaktan sızan ışık çok güzel bir detay almanızı sağlar. Taşın rengi bile değişir.  Evet, biz yolumuza devam ediyoruz. Sağa dönün, sokağın sonunda evlerin arkasından Ulu Cami’nin minaresi size “ben buradayım.” Adeta, Mardin’in şehadet parmağını kaldırır gibi karşınıza çıkacaktır.

 

İlerleyin, yaklaşık otuzbeş adım sonra solunuzda, güzel bir kapı ve kapının üzerinde asma ağacı yapraklarının üzerini bir oya gibi işlediği, biraz aşınmış bir kitabe göreceksiniz. Bu kapının fotoğraflarını çekerken şanslıysanız oradan üstünde mavi veya kırmızı leğende peynir taşıyan eşekli bir hamal sokaktan geçiyor olsun.

Yola devam, yaklaşık 20-25 adım sonra sağda derinlikli bir sokak göreceksiniz ve ufukta Mezopotamya’ya inen merdivenler. Harika görüntü veriyor.  

Sokakta devam edin, bir an hayal edin, biraz genişleyen o sokak, yıllar öncesinin çocuklarının Ali Sami Yen Stadıydı. Bir naylon topun peşinde koşuşturan her golün ardından; Peleee, Kemmpesss, Kruyyff, Bekimbaveerrr, goool… Onlarca Zikoo vardı kaleci olarak.  Bağıran çocukları hayal edin. Ben mi? Ben Cemil Turan’dım. Çubuklu formam olmasa bile.

Onbeş adım daha atınca yol çatallanacaktır, siz sol köşeden daha dar bir sokağa gireceksiniz.  O yolda devam ediniz. Sokağın sonunda bir aydınlık sizi bekliyor. Hemen sağınızdaki sabuncu dükkanı ve kuzeyinizdeki çarşı cazip gelebilir, sizi kazanmaya çalışacaklardır. Yemekler sizi bekliyor. Soğutmayın, çarşı sonra.

 

Ardından sağdaki merdivenleri inin gittikçe boyu uzayacak minarenin. Nihayet solunuzda Ulucami’nin batı kapısı.  Cami avlusundaki şadırvan, kubbeden kalkıp inen güvercinlerin kanat çırpışları, köşedeki dilencin dua mırıltıları. Kulak verin, sadece sese kulak verin. Saat 13.30 civarıdır. Namazdan çıkan insanların, esnafın, yüzündeki dinginliği görün. Camiye girebilirsiniz... Sevgili Altınrota dostları Mardin’e giderken, çantanızda bir tülbent ve birkaç galoş bulundurursanız işiniz çok kolaylaşır.  Hadi girin camiye, taş yapının serinliğini bedeninizde hissetmek güzel olur.   Oymalı bir mihrabı, çok güzel  bir de minberi vardır. Eskiden çok harika rengarenk el dokuması binbir motif işlenmiş halıları vardı. Ancak ne oldu bilinmez. Kırmızıya boyandı zemin. Makine halısı. Neyse o bizim konumuz değil.

Camiyi gezdikten sonra; caminin  doğu duvarının dibinden minarenin kapısına doğru yirmi basamak dar merdivenleri kullanarak kuzeye doğru çıkmanızı öneririm. Harika bir minare kapısı vardır. Başka yerde göremeyeceğiniz bir işleme ve süsleme ile bezelidir. Bu kapıdan sonra  101 basmak çıkarsanız minarenin tepesindesinizdir.  Çocukluğumda ezanın minarenin tepesine çıkan müzezzin tarafından okunduğunu görmüşlüğüm vardır. Ben mi? Birkaç kere çıktım. Muhteşemdi. Bir gün turizme açılacaktır ki,  umarım gelirini üniversite okuyacak  Mardinli kızların eğitimine aktarırlar.

 Minarenin üzerindeki yazılar kitabeler süslemeler dikkatinizi çekmiştir.  

 Geri inerken dikkat ediniz. Yüzyıllardır inen çıkanların aşındırmasıyla, merdivenler yer yer, Rodin heykellerinin kalçalarına dönmüştür. Kaymayasınız. Ve Doğu kapısından çıkıp sola dönüyoruz. Minarenin kökünde  taş işleme kabartama ve oyma kufi kocaman harflerle bir kitabe:

”Vemen tevekkel fehuve hazbuhu” mealen “Tevekkül eden kazanır” ...

 Büyük şehirlerde tevekkülü unuttuk mu? Sahi tevekkül neydi? Birbirimizle yarış halinde;

Bir yıl çalıştığı sınava gireceği sabah elinde kitaplar, panik halinde formül bakmaya, ders çalışmaya devam edenler, sevgili dostlar, sanki bu sizin için..  

“Abla abi sizi gezdireyim mi? Size ne yazıyor, okuyayım mı? Size Mardin kapılarındaki tokmakların hikâyesini anlatayım mı?” diye dolaşan çocukları göreceksiniz. Babaları kahve köşelerinde oturan çocuklardır bunlar, ben bunlara artık çocuk işçisi gözüyle bakıyorum. Vermek için çantamdan çıkardığım hikaye kitabını ya da kalemi almayıp para isteyen çocuklar.

Ulucami doğu kapısının üzerinde de yarısı aşınmış bir kitabe mevcut. Sola dönüp yolumuza devam ediyoruz. Rengârenk eşarplar, buşiler, şallar, sabunlar. Bir renk cümbüşü, beyazın prizmadan geçit töreni, binlerce ton. Mardin renktir. Sağa döndüğümüzde aşağı çarşı denilen yerdesiniz. Ya da adres bilgisi olarak 2.cadde. Az ilerleyince kumaş satan dükkanların  arasında, bakır gibi duran  eşyalar satan dükkanlar göreceksiniz.  Bir kısmı Çin menşeyli, piyasa oluşması sonrası gelişen dükkanlar bunlar. Oysa asıl bakırcılar, yirmi adım ilerde sağa doğru kıvrılan sokağın içinde. Şanslıyasınız kalaycı amcanın işi erken bitmemiş olsun. Bir bakır leğen veya tencereyi, parlatırken kalay ve bakırın buluşması, teneşir ile ovulurken çıkan duman, isten karamış dükkânın duvarlarının oluşturduğu fon, kıvılcımlar saçan odun kömürleri, birleşince çok güzel fotoğraflar veriyor. Kadraj size kalmış.  Ancak kalaycı sigara tiryakisi, ağzında elinde sigara varken çekip endüstrinin ücretsiz reklamını yapmayın. Birkaç bakır eşya alın tabi ki. Hatta köşedeki büyük mangalı salon için düşünebilirsiniz. Bir hamam tası, tarifini öğrenip dönünce Adana’da dostlarınıza yapacağınız haşu/etli pilav için büyük bir sahan. 

 

Demirciler çarşısı arkanızda kadı. Geri dönüyorsunuz. Ve sağdan minareyi solunuza alarak devam ediyorsunuz. Yokuş yukarı doğru çıkıyorsunuz. Esnaf güler yüzlü. Solunuzda tarihi Kayseriye Kapalı  Çarşısı’nın doğu kapısı,  şimdilik girmiyorsunuz, acıktırdık sizi, yemekler sizi bekliyor. Marangoz var sağınızda, hala dükkanında herhangi bir elektrikli alet yok. Siz yine sağ yapıp, demircilerin arasından devam ediyorsunuz. Kulaklarınızda örsü vuran çekicin ritmine eşlik eden kaynak makinelerinin ışığı göz bebeklerinizi daraltıyor. Boyacı ve hırdavatçlara girmeden keskin bir dönüşle sola çarşı abbarasının içinden geçiyorsunuz. Sağda Hasan Basal’ın dükkanı, solda Sıraç Kakanların... Soldaki dükkanda yerde yeni kesilmiş, koyun, dana, keçi,  kafaları ütülmemiş ayaklar göreceksiniz. Ve tabi, kaba temizliği yapılmış işkembe, askıda tüm ciğerler. Mardin’e evlerde akciğerler de kızartılarak yenir. Hele ki çiğ köfte ve yanında una bulanarak kızartılmış ciğer, bazı ailelerin ritüelidir. Birden acıktım. Adana’da klavyenin başında, elim telefona gidiyor, dürüm söylüyorum, kendime Hasan Usta’dan Adana’da kebap yemenin, hele ki dürümün tadı başka.   Sabredin çok az kaldı. Sağda ki beş altı merdiveni çıkınca, alışkın olduğunuz trafik ve araba sesleri başladı. 1. Cadde’ye yaklaştık. Hemen sağınızda kasaplar çarşısı girişinde, Sultan Sofrası Lokantası, menzile ulaştınız. Gültekin ya da Haco Abi sizi karşılıyor. Buyruun. Kibeler, kaburgalar, haşu/bademli etli pilav, sembusekler, içli köfteler... İstiyorsanız  Mardin tabağı gelsin...  Parola: MERHABA, Şifresi : Doktor Nureddin bey size selam söyledi.  

Afiyet olsun.... 

6319
Yorumlar
  • avatar
    Şeyhmus ALTINTERİN
    20 Dec 2018

    Yüreğine sağlık güzel insan

  • avatar
    Şerif Köyan
    20 Dec 2018

    Bir daha bir daha bir daha gitmek istiyorum.

  • avatar
    Davut
    20 Dec 2018

    Sevgili hemşerim, tek kelimeyle Harika

  • avatar
    Ercan kaya
    20 Dec 2018

    Gezmeye duyulmayacak bir şehir her seferinde yeni bir haz aldım ınsallah tekrar kismet olur teşekkür ediyorum

  • avatar
    Nihat erdoğan
    20 Dec 2018

    Mardin Müzesini yani kentin bellek merkezini 12 bin yıllık insanlık serüveni ve hafızasını gezmeden Mardini gezmiş olmazsınız ve anlıyamazsınız. dünyanın ilk tapusu, ilk oyuncağı ilk banyo küveti ilk takıları ilk ölü gömme adeti ilk yemek kültürü ilk güç ve ikdidara ait savaş aletleri ilk ticaret ve inanç sistemi Gibi onlarca ilki görmeden dönmüşsünüz

  • avatar
    Hanife Uygur
    20 Dec 2018

    Hele bir gidilsin. Alışkanlık yapacağı için bir sonrakinde eksikler tamamlanır. Kışı farklı baharı farklı. Teşekkürler Dr Nureddin bey.

  • avatar
    NUREDDİN ÖZDENER
    21 Dec 2018

    SEVGİLİ NİHAT ERDOĞAN, MARDİN MÜZESİ MÜDÜRÜ, MERHABA, DEDİK Mİ, MERHABA. ÖNCELİKLE SENİ BURADA GÖRMEK ÇOK GÜZEL. ONU DİLE GETİREYİM. SENİN BU SAYFA KANALIYLA DÜNYAYI MARDİN MÜZESİNE DAVET ETMEME VESİLE OLDUYSAM NE MUTLU BANA. ANCAK ÖĞLE YEMEĞİ MOLASI VERDİLER. SAAT 14.00 CİVARI . SAAT 14.45 GİBİ MIRRALARINI İÇİP SULTAN SOFRASINDAN ÇIKTIKTAN SONRA KUZEYDEKİ 13 BASAMAĞI ÇIKIP 1. CADDEYE ÇIKACAKLAR. ONLARI ALACAK BİR HELİKOPTER DE YOK. ÜSTELİK ZATEN OTELİN PARASINI DA PEŞİN VERMİŞLER. ŞİMDİ, DÜŞÜNÜYORUM. ACABA SAĞA DÖNÜP BAKKALİYE PROFESÖRÜ AMMO FAYSAL AZABONUN FOTOĞRAFINI ÇEKİP ŞEHİDİYEYE DOĞRU MU YOL ALSINLAR, YOKSA SOLA DÖNÜP, DOĞAN KURUYEMİŞTE IKUDENİN TADINA VARIP, KIRKLARA DOĞRU MU YOL ALSINLAR.... HİÇ MÜZEYE UĞRAMADAN OLUR MU, BİR DE CUMARTESİ AKŞAMI REYHANİ GECESİ VARKEN, BU AKIL KARI OLMAZ. MÜZEMİZ YAŞAMLARINA DOKUNMADAN ASLA..... MARDİN MÜZESİNE ALTIN ROTA DERGİSİNE İLGİLERİNDEN DOLAYI TEBRİKLER.... DOST SELAM VE SEVGİLERİMLE.

  • avatar
    Ümit Atatekin
    22 Dec 2018

    Mardin’i yaşayarak anlatmak ancak bu kadar olur diyorum. Ama çoğu zaman kelimeler yetmiyor bu şehri anlatmaya. Zaman yetmiyor, güzellikleri bitmiyor, velhasıl il kelam bu şehre doyum olmuyor. Sevgiyle hoşgörüyle bir yaşam diliyorum.

  • avatar
    Ümit Atatekin
    22 Dec 2018

    Mardin’i yaşayarak anlatmak ancak bu kadar olur diyorum. Ama çoğu zaman kelimeler yetmiyor bu şehri anlatmaya. Zaman yetmiyor, güzellikleri bitmiyor, velhasıl il kelam bu şehre doyum olmuyor. Sevgiyle hoşgörüyle bir yaşam diliyorum.

  • avatar
    Çiğdem Gürgöl
    22 Dec 2018

    Muhteşemm bir üslup ve yürekte Mardin bir kez daha aşık oldum tutkulu olduğum yerlere imkanım olsa şu an ışınlanırdım sizin gözlerinizle de görmek için.Ne yazabilirim bilmiyorum tıkandım tutuldum o güzel yüreğinize gözlerinize sağlık sonsuz teşekkürler.Sevgiler gönlüm dolusu...

Yorum yap


NUREDDİN ÖZDENER
Diğer yazıları
GÜVERCİN TİYATROSU 05.10.2018 tarihinde yayınlandı ve 6673 kez okundu.
İKBEBET : SOĞAN, KIYMA VE BULGURUN MARDİN'DEKİ BULUŞMASI 22.02.2019 tarihinde yayınlandı ve 5644 kez okundu.
İSTİKAMET TELE RUH ÜFLEYİP TELKARİ EYLEYEN, SUPHİ USTA 03.09.2019 tarihinde yayınlandı ve 3811 kez okundu.
DOSTUM SÜRYANİ, İKİ KİLİSE BİR EV GENİŞ YÜREKLER 10.12.2019 tarihinde yayınlandı ve 5153 kez okundu.
MARDİNLİ NASRA’YI ANLATIRKEN 8 MARTTA SELAM OLSUN SANA, ATEŞOĞLU BERNA 04.03.2020 tarihinde yayınlandı ve 3496 kez okundu.