ANTAKYA MÜZE OTEL: HEM MÜZE HEM OTEL
12.06.2020ANTAKYA MÜZE OTEL: HEM MÜZE HEM OTEL
Her şey bir otel inşaatı ile başlar. Otel inşaatı bittiğinde dünyanın en farklı oteli ve en farklı müzesi olacağı kimsenin aklına gelmez. Hatay da 2009 yılında başlanan bir otelin temel kazısı sırasında yapılan sondaj çalışmaları sırasında ortaya çıkan Helenistik dönemden İslamiyet dönemine kadar 5 farklı arkeolojik döneme ait kalıntılar bulunur. Adana Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu kararıyla Hatay Müze Müdürlüğü başkanlığında kazı çalışmaları başlatılır. Bir taraftan değiştirilen otel mimari inşaatı devam ederken, bir taraftan da tarihi eserler bulundukları yerde özenle muhafaza edilmesi ve sergilenmesi için çok ayrı bir özen gösterilir. Antakya'nın arkeolojik dokusunu katmanlarıyla ortaya çıkartarak, kent tarihinin aydınlatılmasına katkı sunan çalışmalar yaklaşık 9 yılda tamamlanır.
Dünyanın en büyük ve önemli üçüncü mozaik müzesine sahip Antakya bu çalışmanın sonucunda yeni bir müzeye daha kavuşmuş olur. Yaklaşık 17 dönüm alana sahip müzede, şimdi Helenistik döneme ait sur duvarlardan 5. yüzyıla ait üzeri kuş figürleriyle süslenmiş mozaik parçasına, büyük boyutlu çok mekânlı Roma hamamından, vahşi doğa tasvirli mozaiğe kadar birçok eser bulunduğu yerde sergileniyor. Müze, Milattan Önce 3. yüzyıldan günümüze kadar geçen süreçte 5 farklı yapı katmanında 13 farklı medeniyetin kimi zaman üst üste binmiş, kimi zaman iç içe geçmiş arkeolojik katmanlarını ve bu katmanların kazıları sırasında ortaya çıkarılmış eserlerin izlerini görebileceğimiz, yaklaşık 30 bine yakın eserin çıkarıldığı bir arkeopark alanı gibi.
Ortaya çıkarılan mozaikler, Milattan önce 300 yıllarında Makedonya İmparatoru Büyük İskender’in komutanlarından 1. Selevkos tarafından, babası Antiochus şerefine kurulmuş olan “Antiochia”nın ilk kurulduğu döneme kadar uzanıyor. Müzede mozaikler haricinde Eros heykelciği, sikkeler, metal objeler, mimari parçalar, pişmiş toprak eserlerin de aralarında olduğu 30 bine yakın arkeolojik eserin tamamı ise Kültür ve Turizm Bakanlığı’na devredilen ve Necmi Asfuroğlu Arkeoloji Müzesi’nde ziyaretçilerini bekliyor.
Müze, M.S. 2. yüzyılda Roma dönemine ait üç orman perisinin Poseidon ve Medusa’nın çocukları kanatlı at "Pegasus" ve etrafını çevreleyen su perileriyle tasvir edilmiş mozaik ile 6. yüzyılda "kamu alanı" olarak kullanıldığı değerlendirilen ve kapladığı yaklaşık 1050 metrekarelik alanla "dünyanın en büyük tek parça taban mozaiği" olarak anılan mozaiğe de ev sahipliği yapıyor. Müze ziyaretçileri haricinde müzenin üst kısmına inşa edilen otelde konaklayan yerli ve yabancı turistlerin Helenistik, Roma, Bizans, Ortaçağ ve İslamiyet dönemlerini kapsayan tüm eserlere bu kadar yakın olmanın heyecanını yaşamaları büyük olasılık.
Müzenin en önemli özelliği Antakya'nın milattan önce 300 yılında kuruluşundan neredeyse 11. yüzyıla kadar, İslami dönemi de kapsayan uzun soluklu bir tarihi sürecini katman katman görmemizi sağlaması. Müzenin bir diğer farklılığı ise ziyaretçiler kapalı müze mekanını gezerken, kazılardaki küçük buluntuları vitrinlerde izleyebiliyor, aynı zamanda doku içerisinde, yüzeydeki özgün halleriyle mozaikleri ve kentin diğer kalıntılarını görebiliyorlar.
Otelin yapılana kadar geçirdiği serüvenler ise ilginç. Asfuroğlu ailesine ait 17 bin metrekarelik arsa 3. derece SİT alanı iken 2009’da SİT kurallarına uyarak otel projesi başlatılıyor. Hatay Arkeoloji Müzesi kontrolünde yapılan sondaj kazı çalışmalarında önemli arkeolojik buluntulara rastlanıyor. Mevcut projeden vazgeçilerek Mimar Emre Arolat’ın mimarlık ofisi yeni proje hazırlıyor. Proje Kültür ve Turizm Bakanlığı ile Anıtlar Yüksek Kurulu’ndan geçtikten sonra yeni projeyle otel inşaatı yeniden başlıyor. Bu esnada otele ortak olan Hilton grubu maliyetin artması, yatak sayısının azalması ve işlerin uzaması nedeniyle projeden çekilmesine rağmen Asfuroğlu ailesi otel inşaatına tek başına devam ediyor. Arkeolojik kalıntının olmadığı 66 noktadan kuyu açılarak, temel kazıkları elle açılan bu kuyulardan yükseltiliyor. Otelin yüzde 90’ı çelik konstrüksiyondan oluşuyor. Bu özelliği ile Türkiye’nin ilk binası oluyor. Otelin sahibi Necmi Asfuroğlu’na göre 1,5 yılda bitirilmesi planlanan otel yaklaşık 10 yılda tamamlanıyor. Başlarken 35 milyon dolar ve 400 yataklı otel diye yola çıkılmışken, bittiğinde ancak 200 yataklı oluyor ve harcanan para da 120 milyon dolara çıkıyor. Oteldeki bütün odalar konteyner biçiminde tasarlanmış. Zemindeki arkeolojik kalıntılar otelin her yerinde görülebiliyor. Otelin girişinde bulunan bu alan daha sonra Kültür ve Turizm Bakanlığı’na “Necmi Asfuroğlu Arkeoloji Müzesi” olarak devrediliyor. Bu nedenle otelden müzeye giriş yok. Otelin hizmete açılmasıyla birlikte isteyen otel müşterileri de dahil olmak üzere herkes belirli bir ücret karşılığında müzeyi gezebiliyor. Otele müze otel olma özelliğini de kazandıran da bu durum. Bir otelde bulunması gereken bütün sosyal alanlar (restoranlar, yüzme havuzları, fitness salonu, gece kulübü) bodrum ya da zemin yerine teras kata yerleştiriliyor. Ayrıca teras katında St. Pierre Kilisesi, Habib-i Neccar Dağı ve şehir manzarasının seyrine ise doyum olmuyor.
Milattan önce 3. yüzyılda kentin ilk kurulduğu dönemde ilk kurulan mahallelerden biri müze alanının içerisinde bulunuyor. Yine muhtemelen bir tören alanının zemini olarak yapılmış “dünyanın en büyük tek parça zemin mozaiği”, yaklaşık bin 50 metrekarelik büyüklüğüyle alanda sergilenmekte, bu bir kamusal meydanın çevresini kuşatan mozaik kuşatmalarından bir tanesi sadece. Mozaikler arasında M.S. ikinci yüzyıla tarihlenen Roma Dönemi villasına ait “Geyikli mozaik” denilen taban mozaiği dikkat çekiyor. Buna “Pegasus mozaiği” de deniyor. Bu mozaik dört farklı panelden oluşuyor ve bu panellerde “Pegasus” ve onu bir tören için hazırlayan üç peri (nympha) ana figürler. Ana panelin altında yer alan ve daha küçük olan diğer üç panelde ise ilham perileri (muse) ve onlardan biri olan Kalliope ile yazar Hesiodos’un karşılaşmasına yer verilmiş. Zeminde roma dönemine ait, yerden ısıtmalı hamam kalıntıları, su yolları ve başka eşsiz mozaikler ve hatta dükkanlar da bulunan oteldeki kalıntıların tarihi Milattan önce 300’den başlayıp, Milattan sonra 1500’lerden günümüze kadar geliyor.
Müze teknolojik olarak da “dokunmatik” ekran kolaylığı ile hem sanal olarak hem de gerçek ortamda gezmenize olanak tanıyor. Bir mozaik taban önünde dururken, pano üzerinde, şu an müzenin hangi noktasında olduğuna dair bir işaretleme ile karşılaşıyorsunuz. Verilen bilgiler, Türkçe ve İngilizce. Panolarda yer alan noktalara dokunarak, o alana dair bilgiyi de, yine istediğiniz dil tercihi üzerinden “bölüm bölüm” okumanız mümkün olabiliyor. Bu, hem detaylı bilgiye ulaşmanızı sağlıyor hem de müze içindeki soru işaretlerinizi doğru cevaplarla buluşturuyor.
Antakya Müze Otel, sadece ülkemizin değil dünyanın en ilginç ve sıra dışı oteli olacak gibi duruyor. Müze Otel Antakya, İspanya’da yapılan Dünya Mimarlık Festivali ve Singapur Dünya Mimarlık Festival’inde birincilik ödülleri alırken, Mimar Sinan Uluslararası Proje Olimpiyatları’nda da özel ödül veriliyor.
Hatay, medeniyetlerin üstünde bıraktığı sayısız değerle dolu bir şehir. Hatay, Hristiyanların hacı olmak için uğradıkları dünyanın ilk kilisesi olan Saint Pierre Kilisesi dışında farklı etnik ve inançlara sahip insanların kardeşlik ve hoşgörü içinde yaşadıkları diğer kilise, cami, cem evi, sinagog, havra ve eski evleri, dar sokakları yanında gurme lezzetleri ile birlikte artık hem mozaik müzesine hem de arkeoloji müzesine sahip ve her birine ulaşımın artık iyice kolay olduğu en güzel gezme, görme, tatma noktalarında dünyanın en önde gelen kentlerinden biri olma yolunda. Frank Ghery imzalı Guggenheim Müzesi’nin Bilbao’ya yaptığı etkinin bir benzerinin Antakya’ya yapması için yolunuz Antakya’ya düşmese de tarihi bir yolculuğa çıkmak isterseniz dünyanın ilk müze otel olma özelliğini taşıyan bu sıra dışı müze ve oteli görmek için artık siz Antakya’nın yollarına düşmelisiniz.
Yorum yap